İnfaz/anka Kuşu
bu fiilin karşısında,
nefs-i müdafaa bile yapmadım!
hakim de hakem de faildi aslında!
suç delilleri dağılmış etrafa...
hepsini sırtladım,
götürüyorum beraberimde arafa!
sereceğim Hakk'ın huzuruna!
...........
..........
........
dilim mezarım oldu sonunda...
ve ben çıplak ayaklarınla
yürüyorum idam sehpasına!
yolun iki yanı gelincik tarlası
buram buram yeşil kokuyor.
bakın söz mahkumu geçiyor!
çocuk gözlerim ağlamaya
utanırdı zamanında.
yürüyorum idam sehpasına...
hıçkııra hıçkıra...
herkes benden bir ses bekliyor
''haydi birini suçla
faili kimse çıksın ortaya!
seni kurtaralım adalet namına!''
bu kısa yol
bir ömürlük düşünecek kadar
yetiyor bana.
ve diyorum dönüp arkama:
''adalet denilen geviş getirilmiş
kimse ve neyse,
asıl o çıksın ortaya!
nerdesin adalet?
hiç uzanmadın buralara.
bir bakın etrafınıza,
kir pas içindeki çocukların suratına,
babalarınızın nasır tutmuş avuçlarına,
bir semeri eksik olan analarınızın sırtına.
bakın!adalet ne yanda?
hayvanlarınıza bakın olmadıysa,
kemikleri sayılıyor.
bükülmüş ayaklarına,
ölmeye yakın tavuklarınıza...
adalet uğramaz buralara.
adalet bir asa!
ve hep ziyadesiyle güçlünün yanında!
yeter,vurması onu bir defa toprağa.
hasat geliverir birdenbire,
sizin elinizden kaçana,alınana,
çalınmışa...
boğazlarına dek pirinç ve buğdaya
gömülüverir güçlü eşkiya!
adalet o yanda!''
ve parmağımla dağın zirvesini işaret ettim.
afalladılar,cümlesi birden,
''nerede,hani ne tarafta?
biz göremiyoruz oysa!''
sehpa görünmüş,yol tükenmişti.
baktım son kez dönüp kalabalığa!
hala gözleri tarıyor dağın zirvesini.
bağırdım:
''adalet bir sihir...
adalet en sinsi tılsımdır!
var görünür varlıklının yanında!
adalet anka kuşu...
belki uğrar bir vakit bu dağa!''
hep birlikte umalım umalım o zaman...
günümüzü ne de güzel anlatmışsın. cuk oturmuş. anka kuşu gibi oldu adalet. ama unutmaki anka kuşu da küllerinden dirilir. adalet de kendi küllerinden dirilir mutlaka...