İnsanlığın Öyküsü

Ben insan…

Düşünen varlık…

Ben Ademoğlu,

Atam Adem, yeryüzüne ineli, iner dururuz yeryüzüne.

O günden beri gelip gideriz yeryüzünden.

Tek seferlik bir geliş, ve gidiş.

Hakk’tan bahşedilmiş, 

pahası 

teşekküre, 

"Çok şükür." e biçilmiş bir biletle…

Kısacık bir yolculuk için, şol göz açıp yummuş gibi.


Ben de bilmem kaç zaman evvel geldim cihana,

Saymadım kaç bahar oldu.

Bilmem kaçıncı kuşak torunum doğdu.

Kaç yaşındayım? 

Bilmiyorum.

Gözümü açtıktan sonra 

hasret kaldığım 

bir huzurdu gelişteki yolculuğum.

Bitince çok ağladım.

Ve ben ağlarken gülüyordu herkes. 

Şaşkındım. Duyuyordum, göremiyordum gülenleri.

Kısa sürede büyüdüm, açtım gözlerimi ve gördüm.

Büyüdükçe öğrendim bazı ağlayışlara gülünebileceğini.

Ve ağlayanlara gülenleri gördüm, daha çok ağladım bu yüzden.

Ağlayanları görmeyenleri gördüm, 

kötü sözler çıktı ağzımdan, küfürler savurdum:

Görmeyecekse o gözler, kör olup gitsin dedim.

Ağlayanlar hep gülsün, ağlamasın istedim.


Küçücüktüm, ufaktım. Şimdilik yetmezdi gücüm.

Tutmuyordu ellerim 

ve 

ayaklarım. 

Her ne istesem söylemeden bilirdi annem.

Elleri ellerim olurdu, benim için yürürdü ayakları.

Daha o minicik halimle

 bildim annenin çok özel olduğunu Ademoğulları içinde.

Bağlandım ve çoook sevdim.

Nasıl sevileceğini de 

sevginin hakikatini de onunla öğrendim.


Sonra tutmaz ellerim tutar oldu.

Söylemez dillerim söyler, 

bilmez aklım bilir oldu.

Hızla bildim bilmediklerimi. 

Tükettim tek tek bileceklerimi.


Taş sertti, ağırdı. Taşıyamadım.

Vurdum defalarca başına.

Taşı parçaladım başlı başına.

Teker yaptım o taştan. 

Taşıdım tüm taşlarımı.

Ateş buldum sonradan. Pişirdim çiğ aşlarımı.


Kıtalara sığmadım at üstünde koşarken,

Binit yaptım gemileri, denizleri aşarken.

Etrafımda, doğada her ne varsa öğrendim.

Av nedir, avcı kim? Dünya nedir, evren ne?

Çoğunu kendim bildim, bazen sordum bilene.


Doğa ile bitmez tükenmez savaşlarım oldu.

Ne buldum ne yedimse hepsini ondan alsam da,

Yıldırımları, selleri, nice afetleriyle çıktı karşıma.

Vurdum, kırdım, parçaladım. 

Doğayı yendim sandım.

Taptaze, çiçek çiçek 

bir doğa çıktı baharda karşıma.

Benimse daha çok ak doldu gün geçtikçe başıma.


Zamanla öğrendim doğayla savaşılmayacağını,

Doğayla dostça yaşanılacağını zamanla öğrendim.


Bildiklerimi, bulduklarımı böldüm. 

Paylaştım kardeşlerimle.

Babası Âdem olan tüm kardeşlerimle…


Zamanla çoğaldık da çoğaldık.

Çoğaldık ve dağıldık yeryüzünün dört bir yanına.

Paylaşırsak elimizdekiler biter tükenir sandık.

Terk ettik bölüşmeyi,

 gizledik, sakladık, açgözlü devler olduk.

Gözümüzle ne görsek, hepsi benim sanıyorduk.


Ve zamanla ölümlü kardeşimin ölümüne hız verdik.

Acımasız silahları kardeşlere çevirdik.

Bilgi elde silah oldu, çok can yakan silahlar…

Dişe diş kavgada bak beyaz ile siyahlar.


          İşte 

                  budur 

                            hikâyem, 

      Her                            "insanlık!"

             şey                                    derler 

                 yükselirken                             bana.

                                  insanlığa 

                                                 baksana!



05 Nisan 2021 19 şiiri var.
Beğenenler (14)

Henüz beğenen olmamış...

Yorumlar (12)
  • 3 yıl önce

    Şiir tekniği açısından da beğendiğimi ifade edeyim, Finaldeki biçim ;Hasan Hüseyin şiirlerini anımsattı ,

    Emeğinize sağlık .

  • "Atam Adem, yeryüzüne ineli, iner dururuz yeryüzüne..."

    İnşallah, insanlığın yerlere düşen insanlığını, yine insanlık toplayacak...Tebrik ederim Murat hocam! Bereket dolsun, bütün yazıklarınıza ve yazacaklarınıza...Bilgiyi bile hırslarına alet etmeyi bildi insan, ama insanlığını bilmedi çoğu zaman...

  • 3 yıl önce

    İnsana bakmasını borç bilen bir coşkun şairi en içten dileklerimle kutlarım. Saygılarımla İoannis Bozikis

  • 3 yıl önce

    İyi bir şiir okudum Kaleminize ,yüreğinize sağlık

    Kutlarım .