İstanbul Ve Serçe
Bir şiir yaratmak için
Yağmura hediye edilmiş
Günün ardına sığınarak
Kederi
Ve
Aşkı
Yüklüyorum heybeme
İstanbul
Ve düşününce seni
Yükseklik korkuma yenik düşüyor
Satır aralarına sakladığım
Kimliksiz gülüşlerim
Sevmeye meyletme kromozomuna
Yeniliyor
Bedenim
Geçiyorum dar sokaklarından gecenin
Gözümün ferinde
Küçücük bir konumun ucundasın
Bir sonraki sabahın ışıltısı
Vurmuş masanın en olmadık yerine
Hain serçe sadece
O kocaman gagasıyla
Virgülsüz üç nokta gibi alıp
Götürüyor yürek hasadında tatmadığım mis kokulu Yeşilçam düşlerimi
Ah gafil serçe!
Ona sorsan
-Ayhan Işık
Ömür boyu Belgin Doruk
Bir kadraj ağırlığı
Üstüme şiir yaz
Kan serserisi şair çocuk!
Bir gecede kaç yıldız sayılır
Kaç elma düşer gökten
Titreyen parmak ucuna
Nabzı ve sen çekimli nefesi kontrol için
Damar damar açma
Ve
Yüreği kanatma merasimleri
sonunda
Sevinç doğuran kuşluk vakti
-Neredeydin sen
Bunca yaşımın ellerinde
Hüner biriktiren sızı-
Sayfama kızıllığın uzayıp giden yolları hükmünü bırakıyor
Kirpiklerimden dökülüyor yaşlarım
Sonu ölümcül bir yara almış romanın
Son dize ayraçlarına
Zaman aşımı sevda meyilli bir hal bu
Kanatlarında serçenin
Deniz kokusu karışık
İstanbul'u seyrederken...
Uçarken dokunmak yüzüne öpmek seni Öterken senle konuşmak Köydeki elma ağacında düşünmekten çok güzel seninle yaşamak
Yüreğine sağlık Cemal bey Kuş uçumu tebriklerimle
Serçeler de terk etmişler İstanbul’u.Kala kala elimizde şiirler kaldı.Bazen hüzzam makamında,bazen hazan makamında.Sevgi ile,selam ile sevgili Şair’im.