Kefenini Cebinde Taşıyanlar

Karanlığın tam ortasında
ellerimin rahminden kayıp giden
kaçıncı gayri-meşru şiirimdir bu?
Hayatın ayak ucuna bağladığım her virgül;
Ölümün ağır teşrifini
kulaklarıma yakın tutan
şiddetli bir ünlemdir.
Ne iyi!
Yalnızlığımın başlığı bu gecede de;
Karnı tok bir ihtiyar gibi
huzurla
uyur cehennem
kumdan cennetimin üzerinde.
Ne iyi!
Ucuz bir emanet gibi duracak
yine her gülümseme;
Gün be gün
yazgının görünmez pençeleriyle
bir taş gibi ufalanan suratımın üstünde.
Ey adını bilmediğim!
Diz çöküyorum merhametine;
Bir kemiğini ödünç ver bana ki;
Soluğumun kaynağı bu yaşlı ağacın
bana uzatacağı
anaç bir dalı olsun!
Zîra benim kemiklerim,
zaman önce
eriyiverdi babamın yakıcı terklerinde.
Sırtıma ağır bir yük;
zaman yığınları sallanırken kesik nefesimin
beşiğinde;
mut emzirirdi bir adam
kederimi yutan kelimeleriyle.
Görebilir misiniz?
Yalnızca hastalıklı bir öksürüktü;
Yonttuğum mezar taşlarımın
tozunu almaya muktedir olan;
bu
dipsiz ve siyah tecritte.

Bir yanağıma saplanırken kıymıkları
yabancı
ve şarap kokulu dudakların,
Öteki yanağım güneşidir;
iç kanama geçiren,
sancılı sabahların.
Ve
Ufuk çizgisinde bir batıktır evim;
Kiremitlerine bir duvak gibi yığılır
Hissiyatımı
mahmuzlayan çöllerim.
Aslında
bilir misin?
Ölümün çirkin bir melodisi dahî yoktur ki;
Selam okunurken,
sen hep tatlı bir düşteydin.
Şuh bir kadının
aldanmaz kahkahalarına,
Talebelerin uzun boylu
neşe çığlıklarına,
Katibin suskunluğuna
ve
körpecik bir genç kızın
heyecanlı bakışlarına katlanamayıp
Yaşamı kökünden kurutan
zalim bir azrail olmak istedim!
Bu yüzden;
ben
Tanrı'nın adaletsizliğiydim.
Ancak
bilir misin?
Günahın çirkin bir cismi dahî yoktur ki;
O yanından geçerken
Sevapkâr gözlerinle
onu vaftiz edemezsin.


Cılız kadınlığımın tenini ezip geçen
kaldırım taşları
ve
saç tellerime tutunup
özgürlüğü yakaran mahkum kuleler
doldururdu keklik çantamı.
Emeklerdi yüreğimin dokusunda
elemin her yeni akarsuyu.
Ve
Bir ay vaktinde
evime sığınan o piç hırsızlık
hiç yanıt vermedi:
'Sevdiğimi çalacağın günün alarmı
kaça kuruluydu?'
Ve
Ne onur vericiydi!
Mevsimlerin trajikomik piyesinin
Ben
vazgeçilmez davetlisi.
Senaryo bir diğerinin
daha esmer olan ikiziydi!
Bulutların göğsüne yara açılır!
Kan ile yıkanır dudaklar!
Rüzgâr saplar bıçağını
Ve kış ayak basardı kuru haritama
Sonbaharın binbir gece tacizleri
hala dilimin ucunda!
Ne onur vericiydi
varlığım perde aralığından sızan
kırık bir ışıktan fazlası
olmadıkça.

Çocukluğumun alacalı uçurtmaları
leyleklerin midesine
yalnızca bir yem şimdi.
Yalanlarla küflenen
gelecek masalları ise
tekmeler hayatımın taburesini.
Bir önceki sahnemin nihayetinde
vardır
yine bir intihar sessizliği.
Ve tam da şimdi
Nerede kalır bu uyuşuk meleğin ismi?
Nereye defnedilirim
annemin duasından az sonra?!
' Yıldızlar!
eğer hiç olmadığım bir yer varsa...!'
Ve paçavra bir çarşafın içine
sarılır
Tanrı'nın tükürüğü ile
kutsanan duamın bakışları.
Öp onu!
Ey tarlaların çorağından yeşeren korkuluk!
Öp onu!
Sûreti tevellütlerimin ardından bırakıldığım
yaşlı bir camiyi andıran korkuluk!
Uzat inancının ellerini
bu çaresiz adağa!
Başım sadık bir köle gibi
uykuya dalacak
bulutlara benzettiğim
ayaklarında.

03 Nisan 2010 51 şiiri var.
Yorumlar (18)
  • 14 yıl önce

    (Yokluğum da, ne muhteşem eserler asılmış sayfalara bir an hayıflandım)

    Candan kutlarım.. Şairim susmasın şiir dilin...Sevgilerimle..

  • 14 yıl önce

    söylenecek fazla bir şey yok.sadece mükemmel

  • 14 yıl önce

    tam şiir bu,

    ufuk çizgisine evler kurar şair,

    kutlarım seçkiyi,

    sevgiyle kalın...

  • 14 yıl önce

    hande hanım çok güzel bi şiir kaleminize sağlık af buyurasın da bunu demeden gecemiyecem bu şiir tam hayatın içinden alınıp yazılmış.👍👍👍👍

  • 14 yıl önce

    hande hanım çok güzel bi şiir kaleminize sağlık af buyurasın da bunu demeden gecemiyecem bu şiir tam hayatın içinden alınıp yazılmış.