Kırık Ayna Yansımaları / Tespit

Ayrıntısında gizlendiği şeytanın
Suretine asılı kalmış evhamdan ibaretti ümitlerim...
Manidar şarkıların esintisiyle
Gözlerime kaçırdığın hüzne sırtımı dönmek istesem de
Beceremedim.

Ondandır;
Siyahın kerametine sığınmış düşüncelerim.


Ayağı prangalı mahkûmiyetleri özleyeceğini bilemedim
Üç beş kelimeye sıkıştırılmışken düşlerim...


Derken,

Günlerin içine çektiği günlerde,
Ölümler düştü üzerime
Hüzne batmış gözlerimin içinden geçti güneş
Ruhuma uğrar umuduyla
Kelimelerinin arasına gizlenmiş
Miadı dolmuş mu bilinmez sevdamın gölgesini aradım,


İçimde büyüyor zaman
Bir cami gölgesine denk düşürüyorum yüzümü,
Denizin rengine dolanıyor efkâr...
Yanıyorum.
Yangınımın çaresi olmuyor rüzgâr.


Eski ve yıkık bir hayalin penceresinden bakıyorum yorgunluğuna,
Kurt kemirmiş zihnimde
Sağlam kalan hatıraların içinden çekip çıkarıyorum gözlerini


Bir satranç tahtasında dizili piyonları düşünüyorum,
Ansızın bir çoban matına yenilir miyiz dersin?


Arsız sevişmelerin kapı aralığına bıraktığı birkaç ter damlasıyım şimdi,
Yalınayak bir sevdadan arta kalan
Ömürsüz birkaç hece gibi...


Yokluğuna şerh düştüğüm akşamlarda
Uzatsam elimi gelecek gibisin...
Sonrası derin bir soluk
Sonrası bir şafak atması
Sonrası bir yaşam...


Ezelden yakama yapışan bir lanetten, kurtulmaya çalışıyorum...

Çırpındıkça boğazıma dolanıyor geçmişim...
Gözleri kanlı geleceğimin ayazında, dudağımı parçalayan cam kırıklarında
Kanımın yansıyan çıplaklığında üşüyorum...
Yağan yağmurdan ve deliren rüzgârdan nasiplendiriyorum içe ağlamalarımı.
Yüzünden düşecek bin parçanın binini de adım gibi biliyorum,
Her birini ayrı ayrı perçinledim zihnimin ücralarına...



Düşüyorum kıyısından bitiremediğim hikâyenin.
Kangren olmuş peri kızlarından
Bir kanadı diğerinden kısa olan kırlangıçlara
Otacıların ruhundan üflüyorum umarsızca...
Sen çarpıp yokluğunun saatini suratıma
Çıkıp gidiyorsun gerçek dünyana...



Issızlığıma bağırıyorum avaz avaz
Yokken muhatap ayrılıklar kucağımda
Varla yok arası sesine sarılıyorum hınçla
Geri gelmiyorsun.



Kitap arası kurutulmuş bir karanfildim oysa
İnadına tazelenen papatyaların arasında
Boynu mütevazı bükülmüş bir gelinciğin
Akmayan kanıydı dolanan damarlarımda...



Şimdi sokak arası sarhoşluğunda
Üzerime çöken akşamı karşılıyorum
El pençe divan bakışlarla...


Soğuyor mayısa rağmen bakışlarım.
Alacasına sığındığım karanlıklarda
Yakıyorum en onulmaz yaralarımı,
Bastığım tuz alevini köreltmeye yetmiyor.


Anlamsız birkaç dizeye düşüyor aldanmışlığım.
İki yanı keskin bir kılıç gibi,
Kanayan avuçlarımı sarıyorum şarkılara,
Hiçbir şarkı yüreğimin sızısını dindirmiyor...



Ve şimdi içimdeki anafora aldırmadan,
Cevapsız açar zihnimdeki erguvan.

Der ki,
Aslını inkâr eden suretlerin sahibi değil midir insan?

Karanlıklara sakladığı her bakışı
İki sevişme arasında unutan

Ve var eden yeniden kendini bakışlarından,
Hasis bir gülüşle zümrüdü ankayı kıskandıran.

Sakın ağlama
Kızıllığından dem vuran yüzü hüzünlü akşamlarda...



Çünkü;
Kibirli birkaç kelamın arkasına sığınan
Eğilip geçerken bir kolu kırık bir kapıdan
Saygıda kusur etmediğini sanandır ağlamana sebep zavallılar...





Mayıs'2010 Aydın....

18 Mayıs 2010 176 şiiri var.
Beğenenler (22)

Henüz beğenen olmamış...

Yorumlar (16)
  • 14 yıl önce

    yaşam kendi döngüsünü biler .... kusursuz değildir hiç bir şey.. tespite indirgenirken geçmiş ve gelecek ütopik sızlanmaların ertesindeki gerçekliği anımsayınca bir yalnızlık türküsü seçilir raftan ve bir kadeh daha içilir akşam..

    ne desek boş bir yerde çünkü çoktan gitmiştir mevsimin çocukları

    kutluyorum şair....