Kırmızı / Ağıt
Daha beş dakika önce astım belleğime
Soluklandığım her kent sessiz mezarlıklara benziyor.
...
Rüzgâra yakışırdım ben , hiddetli ve küstah.
Aklımda kalan
Sessizce gidişimdi şehrinden.
Hani demiştin ya
Gidişinle bütün martılar yas tutmuştu
Yalnızlığın kokusu nefesimle seviştiğinde anladım
Öylesine gidişlerden değildi bu.
Kaçıncı sigara soluklanıyordu dudaklarımda bilmiyorum
Gece lâl dedi
Dilime dolanan piç seslerden kurtuldum.
Döktüm yüzümü kaldırıma
Utandım sonra
Her ah usulca dokunuyor kadınlığıma.
Sokak lambalarının arasına sıkışırken ruhum
Sen!
Islak yüzlü adam
Ardım sıra adımlar atıyordun.
Git gide uzaklaşıyordum sana
Gözyaşlarını hiçe sayan aç kahkahaydım
Hatırladın mı?
Düşün!
Eteklerime dolanan bu umut
Ağırlaştırıyor kısır adımlarımı
Yeri gelince peşkeş çekiyor yalnızlığa.
Oysa bir kelime kadar yakındım sana
-G i t m e-
Kirpiklerin tenime battığında anladım.
Kaç dul kadın tanıdıysam
Dudaklarında ki aynı ağıt
Kulağımda çınlıyor yakarışları.
Keşke diyorlar
Bir adım geç kalsaydım hayata.
...
Ve kaç çocuk sokulduysa bacaklarıma
Avuçlarım öksüzlüğe uzandı.
insanın elleri çok şeydir..insan elleriyle sever..elleriyle terkeder..insan önce elleriyle insan..elleri yaşlanır yüreğinden önce..elleri çocuk..elleri yaramaz..elleri nankör..elleri vurdum duymaz..
ne zaman ki ellerim girse hayat(ım) olur şiir..
şimdi senin ellerin satırlarında..
hadi..avuçlarınla dokunduğun öksüz çocuğun gözlerinden bak hayata..
sevgimle Meryem..
Bana bunları hissettirdi Şairi okuyunca Doğaç Han ! Şair sen de dayan..............
Beyoğlu Yağmurlu Ve kalabalıksız bir gece Yürüyorum sabahın dördünde Beyoğlu Beyliğinden utanmış Bakıyor yüzüme............. Bense kaldırımlarla hasbıhalde Düşüyorum yalnıklığın hücresine..............