Külliyatını Devretmiş Hayatlar Zinciri
nefesler mavi nil serinliğinde
nefesler ayandon fırtınası
gözyaşları kırağı damlaları
sinelere düşer
parçalanır
şimdi ağlamak doyurmaz ki
büklüm büklüm kıyılara sürüklenen yosunlar gibi
kaybettik yüzümüzü bozgunlarda
varlığımız ölü kuşlar geçidi
karanlığını yüzümüze tokat gibi indirdi zaman
uygarlığın tarihsel bilincine ulaşamayan
eşi ve benzeri olmayan
tekçi ve ganimetçi eblehler doğurduk
duyarsızlığı, dizgisizliği hoş gören eblehler
ballandırdık egoyla sevişmenin naif tadını
gerçeğin estetiğine ulaşamayan kuşaklar yarattık
çamın gövdesinde direnen budağa
ve budaktan gözlerini ayıramayan ahlaka
hasret kaldık
yasama-yürütme erklerini karıştırdık birbirine
öpüp durduk yanlışlarımızı dudaklarından
duyarsızlığımızla, kentleri de tükettik köyleri de
aldık kazanın karasını, suretlerimizi beş pula sattık
sarstık yalanlarımızla gerçeğin temelini
dizildi ardımıza kirli tarihler
haklı ve mağdur görünmenin duygusallığına sığınıp
sıraladık alt alta mazeretleri
söz cambazlığı yapıp, kavradık boynundan
şölen sofralarında insan etleri
ben de varım, lafzından başka
formel ve şaibeli
hayat kaçağıyız çağlardan kovulmuş
kapılar kapılara, pencereler pencerelere kapalı
kara zihniyetli kari(ler), mevleviler olduk ki, dolu ağız
mevlanadan bahseden, mesnevisinden habersiz
bugünden söndürdük yarının kandillerini
cinayetini güncelledik insanlığımızın
ihanet dekorlu oyunlar oynadık tiyatrolarda
birinci perde, ikinci perde, üzüncü perde
ser/ler yerlerde
kalleşliğin düş kokulu ayininde maestrolar
örgütledik ezgisini ikircikliğin
zaman geçtikçe, her söz alacakaranlık oldu dilimizde
o denli kaypak, o denli tekdüze
tarantı/ların bolluğunda yüzerken
ak bulutlardan özgürlük yağdıracak
ve yolculuğumuza yolluk olacak
kaç sözcük vardı cebimizde
kaç sözcük kaldı insan kokulu
yaptık yapacağımızı
yüzünün deltasında çıldıran bir ülke yarattık
Müsadenizle
Nice zorluklalardan geçtik, nice vahşetler yaşadık mağara karanlığından, antik çağlardan, ortaçağlardan bugüne kadar, kırıla döküle geldik. İnsanlık tarihi vahşi yabanıl ve karmaşık kaos dolu bir yaşamdan düzenli, barışçıl ve uygar yaşama doğru yol alırken, insan ne kadar değişti! İki yüzlü ruhunun ak ve kara yanıyla, ne kadar insan olabildi! İnsanın ak yanını iyilikler, erdemler besler diyebiliriz. Kara yanını kötülükler, hainlikler kinler besler. Toplumda insan ruhunun hep kara yanı mı baskın çıktı ki , insan bencillikten ve iç ilkellikten kurtulamadı. Çünkü asırlardır beyin yıkamaktan, körpe düşünceleri köreltmekten, var olan düşünceleri de belirli bir yöne kanalize etmekten öteye gidilmedi..Hala da öyle, ülkeyi bataklığa çevirdiler, bir riyakarlıktır, bir güvenme inanma palavrasıdır gidiyor. Şakşakçılıktan başka bir şey değildir. Eğitimsiz- kültürsüz cahil kimselerin saptırılmış din batağına saplanması ve onların büyüttüğü yine cahil din batağına saplanmış kültürsüzler silsilesi, sonuç geri kalmış yarı sömürge Türkiye...
ne demeli bilemedim
şiir hakettiği yerde ama ben hala neredeyim bilemedim büyülendim.
tek kelimeyle mükemmel bir şiir okudum
saygı ve sevgilerimle...
şiiri zaten ilk okuduğumda çok beğenmiştim👍👍👍tekrar okudum
ve yorumsuz tebriklerimi bırakıyorum 👍👍👍
Kutluyorum günün incisi güzel şiiri ve usta kalemi içtenlikle...👍
karanlığını yüzümüze tokat gibi indirdi zaman uygarlığın tarihsel bilincine ulaşamayan eşi ve benzeri olmayan tekçi ve ganimetçi eblehler doğurduk duyarsızlığı, dizgisizliği hoş gören eblehler Dondum kaldım şiirinizi okurken.Acaba tarih bizi affedecek mi?Diye düşünmeye başladım.Benim bildiğim tariheblehleri asla affetmez.Biz istisna asla olamayız.Sevgiler değerli şair😙😙😙😙😙😙😙