Lâl Kahkahalar

Kalabalıktım,
O sizin yalnızlık dediğinizi gözlerime astım,
İntiharları süslü,
Çıplak kaldı avuçlarımda,
Kargaşaydım,
Bir o kadar yalındım süslü dudaklarınıza.

O ağacın altındaydım vakitsizce,
Şehirde kıyametler yükseliyor,
Fabrikalardan isli dumanlar çıkıyordu.
Kirpiklerime gözlerimi asıp uzaktan izliyordum,
Telaşlarınız,
Kahkahalarınız,
Gözyaşlarınız ayaklarımın ucundaydı.

Gri bir kent resmediyordunuz uçurumuma,
İnadınıza gülümsüyordum,
Kahkahalarınızın içinde yeniden büyüyordum.

Annemin sabır dediği en büyük erdem dudaklarıma örülmüştü,
Suskunluğum bu yüzden.
Gecelerinize çığlıklarımla aşk atıyordum,
Anne!
Sabır onlara tuzak ve yasak,
Bu insanlar hep ağlıyor,
Kahkaha dedikleri gözlerinde ki irinmiş,
Kentime bırakıp ıslatıyorlar,
Kalabalığın içinde yapayalnız bırakıyorlar beni,
Bana gülmek kalıyor.

|Hayat soğuk kaldırıma uzanmış cesedin üstüne örtülen gazete kâğıdı kadar acımasız ve gerçekti |

...

Kahkahalarımız bu yüzden yitik bir şehir gibi,
Virane binaların arasında sadece kuşlar uçardı,
Ve bulutlara benzetmeler bulmazdık,
Güneş bile uğramazdı penceremize,
Yaşamak bu denli somurtkandı.

Yaşam..
Lâl kahkahalar bırakırdı gecemize,
Kentin üstünü süsleyen uçurtmalar kopuk,
Uçamazdı/k.

23 Haziran 2009 91 şiiri var.
Beğenenler (26)

Henüz beğenen olmamış...

Yorumlar (38)
  • 15 yıl önce

    Mükemmel canım arkadaşım kalem eline yakışıyor kesinlikle.. Ruhuna sağlık..

  • 15 yıl önce

    Tasvir gücü kuvvetli kalem çok yakışmışsın haftaya helede tarafımca okunmuşluğu olan bu güzel şiirinle...Üslupta çok iyi,okura sesleniş yer etmiş bir yerde,sade hoş ve içerikli.. Tebrik ve teşekkürler haftanın şiirine akabinde şairine.

  • 15 yıl önce

    Teşekkür ederim Süleyman Bey,eklediğiniz şiir çok güzel,hele ki bu şiir'in üstüne yazmanız daha hoş. Tebriklerimi ve saygılarımı sunuyorum.

  • -Her sofrada bazlamaya katık olan acı soslu haberler Yutaklara düğümlenir, sindirilmeye namüsait...

    Kaç bin yıllık atalarımın fosilleri İnkâra dayalı tarih sayfalarına giremeden Kanıta dayalı bilimin keşif sofrasına meze bile olamadan Dicle'nin sularıyla silinmek istenir

    Bilir Dicle... Bilir de... Tutamaz kendini, Şatt-Ül-Arap'ta bekleyen Fırat'a kadife dokunuşlu akıştan...

    👍👍👍👍👍👍👍

  • haftanın şiiri ve şairini utluyorum

    nazar boncuğu niyetine kendi şiirimi ekliyorum:

    Bu benim ve Dicle'nin hikâyesi Yazılanı en zor olan Kan damlar kalemin ucundan Kanı kanla yazmak gerek

    -Zehirli barış sözcükleri kansız ilikleri işgale müsait...

    Dicle'nin gözleri dolu Akar her daim tarihin derin sayfalarına Bebek beşiklerinden örülmüş bentlerde Gözleri oyulup avuçlarına konulmuş Çocukluğum oynar

    -Usuma gem vururken, apış arasına erken koşmamak için Parayla satıldı, gönlüme kertik bırakan nergis kokulum...

    Susarak severim Dicle'nin kıyısında Bir tek Dicle bilir sevdiğimi Güneşle ufkun öpüştüğü yerde Öfkem dökülür Dicle'ye

    -Dicle kabarır hainliklerden Ruhları geride bırakarak Bedenleri alıp götürür...

    Sözcükleri lal olmuş lügatimin arasında Ararken gündem tenine uygun doğru ifadeyi Çocuk bakışlara pelesenk olmuş Korku kabarır iki kurşun arasında

    -İnsanlığın beşiği Coğrafyası yitik ve talan Son kalan Hasankeyf'inde Çatlar atalarımın kemiği ...

    İspirto ocakları ile aydınlanan gecelerde Yıpranmış sayfalardan algıladığım cehalete inkâr bilgileri Yosun tutmuş ağa zihniyetinden uzak Yaması bile yırtık ceplerimde sakladım