Mavi Yaşamak Dergahında Gecenin

İki damla ah çizilir
' gaybana gecelerin esaretine'




Bir kurşun figanına ay vurur
Başı eğilir mısrasında şairin
Sus bana...





Nakşında bir beyaz mendil yoldaşı
Şahadetli yeminin
Toz olur hırçınlığı sarsıntısında kahrının...





Kuşağında kaderin çiğdemler başaklıdır
Yazmalı gelincikler hareli siyahınca...



Dudakta üryan çığlık esiridir bu şehrin
Yol almaz kaideler, seferi telaş süsünce kafiye
Gizli öznesinde bir fidan ah yontar
Alında bir hayat bakar ağrılı kederli yalnız
Ve gece çalkalanır..




Senden öncesi
Senden sonrası

..........



Ağlaşırız bir mızrabın gül goncası teninde
Değişmedi sızımız...
Dahası,
Sınırsızlığında hecenin can çekişir ellerin
'şiire gazele'
Tazelenen her an ansızlığında
Kum sıcağı hüznü damlar sararmış aydınlığa...





Resmedip acımasız karakalem gölgelerini
Ve takıp dağların eteğine heyyam ola bir türkü
Yol ayrımında uçsuz bucaksız bir aşkın
Hasretini kanatıyor yalın ayak düşlerim...





Dalıp eşiğine gecenin mavi yaşamak seninle
Acı çekmekten öte
'kafeste kanarya' yüreğin meşki
Özlemin avuç içi küslüğü yüze okunan...
ölüm firar değil namlu ucunda
'sevmek diye bir şey varmış' yol ayrımının
Mertliğin hesabında ...




Ziyan akıl ,deprem yokluğundan bestelerin...



Dün/ya yalanmış
Hercai bir gül/ün tomurcuğunda...
Ve dışarıda sessizliğin lacivert örtüsü belirirken
Sığırcık serçesi cesaretinde yüzümdeki sen nüktesi
Sağım isyan
Solum sen içinde 'ağlaşan müjgan'
Yakılmış bir hayatın getirisinden
Gönül verilir bir bağlamanın zehir nakaratının
Zıkkım pınarına...





Yol kenarı nar'ım
Suskunluğun ziyanında
Dokunulmaz efkârım...





Bilinmez ki
Gökyüzü gri bozdukça
Alnımdaki çocuk ağlıyor
Ve yürek ucunda kesik bir ağrı
Vaveyla kederidir
Dağların ayazından
Ben her vakit gözyaşı yutkunurum
Düğümlenen sen ile
İki ömre kandil tutar derg/âhımda türküler...