Mecalsiz Mektuplar I I I
Sustum;
Artık sırtımı yaslayıp zihnimi oyalayan bakışlarına
Ömrümün kalanına muhaliflik yapıyorum...
Bilmelisin;
Kahredilecek hiçbir yazgının esiri olmadım,
Kahve hatırından dostluklar yaratabilecek kadar masumdum ki
Aymayan aklımı uyandırdın.
Belki bundan sonra şeytana pabucunu ters giydiririm;
Sende;
Parmak uçlarında yürüme artık.
Gereksiz yaratmaya çalıştığın sessizlik...
Zehri şeker eden dervişlerin hükümlerinden uzak
Masal diplerinde kalmış anlatımlar yaratmıştım
Yaşayamadığım çocukluğuma;
Ruhun es geçti gözlerimi.
Milyon kere öksüz kalır mı bir insan?
Kaldım...
Ustura kesiğinden
Can kesiğine uzanan mesafeler kat ettim yokluğunda
Anneme methiyeler
Yokluğuna isyanlar dizdim...
Süslediğim her acımın yüzüne yankılanan alkışlarda yitirdim fikrimi
Yine de reva gördüğün yalnızlığa eyvallah etmedim.
Otopsi odalarında çürümeye bırakılmış bir aşktım ardında
Gömülecek toprağını kendi bedeninden var edecek kadar heybetli
Gözyaşlarının içinde boğulabilecek kadar derin,
Korkmadan teslim olabileceğin kadar sığ...
Gelmedin...
Bir gün tanrı katında;
Dili dilime yabancı günahlar çıktı karşıma.
Hoyrat bir geçmişin
Kırık parçalarını bir araya getirmeye
Ve izini silmeye ramak kalmıştı ki
Sessizliğini bıraktın üzerime...
Altından kalkamadım.
İflah olmaz bundan sonra geçmişim.
Çizdiğim hiçbir resmin renkleri denk düşmedi düşlerime;
Kaburgasından Havva yaratılan Âdemle
Hüseyin in kanına giren Yezit nasıl denk tutulamazsa birbirine
Yokluğunu varlığına denk düşüremedim.
Aynı tanrının çocuklarıydık oysa...
Ellerimiz ve aklımız aynı renkte miydi bilmesem de
Yüreklerimizin titremesineydi biriktirdiğim ümitlerim...
Biçilecek sevdalar vardı köşemde bekleyen
Üzerine giydirecek ruhu seçemedim...
Karanlığın içinden çıkıp gelen siluetlerden kaçtığım vakitlerde
Hayâsız tövbelerde
Yıllanmış isyanlarda yıkadım ellerimi
Sen susanda
Ben bildim;
Bunca riyanın gölgesinde
Bundan sonra abdest tutmaz sözlerim...
Ocak'2010
her daim takdirimi beğenimi kazanmış güzel şiirlerin sahibi güzel insan..
tebrik ve sevgimle..