Merhaba Yirmibirinci Asır

oturdum asrın doruğuna
nasipmiş bugünleri görmek
uzattım elimi yeni asrın kapısına
düşünsel dönüş yaptım taa gerilere
terazisini kurdum kederlerin, sevinçlerin

bin dokuz yüz kırk dörtte
hitler'in uçakları gürültüsünde doğmuşum
hatırlarım hayal meyal
babamın izinli gelişini askerden
hatırlarım bir yüksekten atlayışımı
hatırları anamın sırtında
doktorlara varıp gelişimi
hastalığımdan kurtuluşumu hatırlarım
tavsiyesiyle bir babo'nun*

ve güreş tuttuğumu
kendimden büyük çocuklarla
ve dünyamın ilk yıkılışını anımsarım
anamın gittiği hastaneden tabutla dönüşünde
anımsarım dersimi çok iyi çalıştığıma ödül
hendese öğretmenimden yediğim ilk ve son yediğim
gözlerimden kıvılcımlar sıçratan şamarı
anımsarım
çocukluk aşkım Halime'yi
ve hiç unutamadığım gençlik aşkım Asiye'yi
anımsarım
azman hocanın muskasını
maden ocaklarına giderken bana taktığı

bir garipliktir geçmişin gözü yaşlı
yarım kalmış düşlerin uyku ötesi
bir garipliktir anlamını bile anlamadığın
sevdaların bitişi
daha büyük bir gariplik
dilini daha tam öğrenmeden sözlüğünden
'ana' kelimesinin düşmesi
bir başka garipliktir
sevdiklerine inat
sevmediğin bir kadına kucak açmak

senin terk edişinle öldü ana
tüm çocuksu düşlerim
sözcüklerin en yücesi bir iğne
hep battı yüreğime
arkadaşlarımın ana deyişleri hep
donakaldı kirpiklerimde
ellerine hasret saçlarım
yaşam boyu hep ağladı
bayramlarda öpemedim elin
yüreğimi dağladı

sen olsaydın
ben de arkadaşlarımla liseye giderdim ana
beni terk edişinde yaşım ondu
döküldü tüm sevgiler yüreğimden
akıttığım göz yaşlarımın seli
umutlarıma balçık oldu
saçlarım ellerine hasret
yarı söküktü elbiselerimin yamaları
yaşım ondu
acılara büktüğüm gün boynumu

tüm olumsuzluklara inat gürbüzdüm
güçlüydüm tüm güçlükleri yenecek kadar
okuduklarım yol açıyordu okuduklarıma
arayışlarım çareler üretiyordu
çareler üretiyordum
tank ayakkabılarımdan
yamalı elbiselerimden kurtulmaya

sensizliğin yarasıydı ana kavuşamamam
sevdiğim kıza
sensizliğin yarasıydı okuyamam

ucunda ölüm kokan bir meslek seçtim
ya adam olacaktım
taşlarla yumruk yumruğa dövüşerek
ya da beklentilerim için ölecektim

riski göze alamayan ulaşamaz hedefe
ben hep yamaçların yolcusuydum
uçurumlar vardı her adımım altında
torbamda kefenim yürüdüm doruklara

madenci oldum başıma buyruk
göğüs gerdim göçecek taşlara
olası hastalıklara
yirmi iki yılımı verdim hep gecelerle dolu
gecelerin gebeliğim
umutlarla dolu beklentilerimi doğurdu

anamın ölümüne inat
babamın vurdumduymazlığına
sevdiğim kızların tutarsızlığına inat
sevmediğim
sevdiklerimden güzel
bir kadın aldım kendime eş
kapanan kapılar el uzattı açılan kapılara
değişkenlikler renk oldu çiçeklerin yapraklarında

bir kız çocuğu verdi bana
sevmediğim kadın
yıllardan dokuz yüz altmış dokuz
günlerden haziranın onu
adı altınay
dünyaya bedel kendisi
sevdim sevmediğim kadını
duyunca kızımın ana deyişini duyunca
sevdim sevmediğim kadını
görünce kızımı okşayışını
sevdim sevmediğim kadını

bir ucu hastalık
bir ucu ölümdür madenciliğin
bol kazanç uğruna
bir tutam özgürlük uğruna
nasıl yükleniyor insan
omuzlarına ölümü
nasıl da inanıyor insan
kazdığı tünelin ötesinde bulacağına aydınlığı
nasıl inanıyor madenci
kopardığı her parça cevherin para olduğuna
karanlıklarda mutluluğu bulacağına didinmekle
hastalıkla ölüm arasında huzur
huzuru ayıklamakta madenci ocaklarda

sözlüğümden yoku da sildim ölümü göze alarak
inanmadığım azman hocanın muskası
güven oldu belleğimde
ölümle her geçişimizde
azman hocayı anımsadım rahmetle

madenciliğin nimetiydi gece okulu
yirmi yaşımda sevinçliydim bir çocuk gibi
her gece karışık çizgilerin dilini çözdüm
kimi tarih olmuş savaşlarda buldum kendimi
kimi maddelerde zerreydim
kimi kere deyimlerde kendimi aşan anlam

yaşamla ölüm arasıydı yaşam yolculuğum
dört mevsim dimdikti başım
uçurumlar bile bel vermişti emin adımlarıma
derken
çattı geldi bin dokuz yüz yetmiş beş
marksistler zehir ekti eşitlik anlayışına
inançlarım öldü
döküldü tüm beklentilerim
saygı duyduklarımın canavar oluşlarını gördüm
okuduklarım öldü
yaşadıklarım öldü
ben bende öldüm

seksen dördün kasımın sonu
edirne'deyim
gözlerimde Selimiye minarelerinin ışıltıları
dirildim ölümün içinde ölümü yenerek
baktım önümde yeni savaşlar
yeni kazanmalar, kaybetmeler
uğraşmaları bilirlik birden kanımda kaynadı
sürdüm arabamı
yeni uğraşların cenk meydanına

yeni yepyeni bir dünya idi İstanbul
kavgayla barış yumruk yumruğa
kıskançlık etkin bir meslek
çıkarcılık hedefine saplanmaya hazır mermi
yuvarlanmak gerek dikenlikte akıtmadan kanını

marksist düşünceye aykırılıklar bir bir saplandı beynime
kanadı yardan gayrı her şey ortak anlayışı
ezmeyi öğrenmeliydik ezilmeyi istemeyenleri
madenci saflığı
madenci mertliği birleşti
uğraş verdik kaybetmemek namına
hep kaybederek
başardık ayakta kalmayı

..................................................
.................................................

merhaba yirmi birinci asır
merhaba yeni şiirler
merhaba param için benimle dost geçinenler
merhaba
merhaba yirmi birinci asır
tüm şikayetlerimi eski bir çağa gömdüm
tüm olumsuzlukları unutarak
özür dileyerek tüm tutarsızlıklarıma
sana geldim
yeni yepyeni
temiz tertemiz şiirler yazmaya
merhaba
01.01.2001

27 Mayıs 2010 163 şiiri var.
Beğenenler (6)

Henüz beğenen olmamış...

Yorumlar (6)
  • 14 yıl önce

    mazinin tozlu raflarında yoculuk ettik hep birlikte

    koca çınara yaslandık aldı götürdü bizi taaa 1944 lere

    kah ,hüzünlendik boynumuz büküldü,

    kahhh duygulandık yüregimiz coştu,

    iyi ki sizi tanımışım iyiki şiir denen bu yolda

    yol arkadaşımsınız.

    elllerin dert görmesin muhterem abim

    en derin saygılarım kalsın sayfanızda.