Monolog Sızlanmaları I
-Çocukluk Rüyâlarımdan-
Ne zaman yağmur yağsa bu şehre
İçimde üşüyorsun
Ve düşüyorsun gözümden küskün bir çocuk gibi
Yüzünün hüznü dolanıyor ayaklarıma
Her gece
Aynı saat de
Aynı düş bozumunda vuruluyorum
Sen bilmiyorsun.
Pandomim dedi rejisör...
Ben monolog
Yağmurun duruluğu
Ve
Kopacak kıyametler için tehlikeli bir dişiyim.
Bütün yazdıklarım
Çocukluğumdan kalan eksik yanlarımdır
Görün ve alkışlayın.
Bütün yazılanlar labirentidir düşüncelerimin
Gözlerinizi aralamanız yeterli.
Vivaldi'nin keman sesleri kulaklarımı sızlatırken
Mimiklerini öldür dedi rejisör
Ve tüm bildiklerini unut
Yeni bir sahnenin başlangıcındasın
Çocukluk rüyâların aşklarının katilidir
Bu yüzden çabuk unut.
Suflör!
Dudaklarının arasından çıkan
O kısık sesli cümlelerinin içine sakla beni
Hatırlatma!
Bende seninle
Sahne arkası unutulan repliklerin içinde boğulayım.
...
/Perde bir kalp kırıklığına dek kapanır/
Pandomim / Sessiz haraket
Suflör / Oyunculara sözlerini fısıltıyla söyleyen kişi
... gecenin en kederli vaktinde taş kadar kör bir nefs'e dublaj yapan tanrının sesiyle çıkıyor aşk üstelik git mevsimi yağmurları altında soyuyordu ağzıyla tüm yalanları ezbere bilir gibi alkışlayanı bol dünyanın oynayan tek arsızı /başrol bu sakın kaçırma/
tinde acılar sahne sırasını beklerken yaşamak kadardı aslında hiçbir şey ağaçlara asılmak gibiydi aşk ya da dallarında tomurcuklanmış umudun öpülmemiş bir dudağın kesilmemiş bileklerde filizlenmesi gibi ipini koparan bilinmezin gerçeği bu bilmek kimin işine gelir ki /sakın unutma...başrolünde değilsen, kimse seni hatırlamaz/
...şimdi o perde ki; bir bilinmezin gözlerinden açılıyor...bilinenin kalbinde kapanırken...