Mülteci Gece
Koynundan attığın bakireliğin sancısına şahit olan gece
Sakın ağlama!
Cehalet fukarası yeminlerine atılan,her çamur darbesinde
Yok olan simanı dudaklarından akan kana karıştır
ve sus!
Kırbaçlanan omzunda iblisin sevişmesine gülen
Duaların senfonisini yaksan da
Tenine yapışan ay'ın silüetinin yörüngesinde beslenen gençliğin
Var oluşta!
Ve yıldızların öpüşmesini izleyen gözlerin
Güne akan ahlaksızlığını sarmalamakta.
Yalnızlık sana ezberletilen bahane
Dirilmeye hazır kabusların can çekişiyor
Dinle.
Sesine türkü olan bulut
Yağmurun damlasında mı yakacaksın namusunu
ya da arsızlığını mı öpüceksin kurumuş dudaklarınla
Kaçırma ellerini üzerimden
Güneşin yetimliğinden faydalanan çocuklarının cebine koyduğun günahlarını
Kustuğun zaman ölmedin mi?
Boyunca işlettiğin cinayetlerin karın ağrılarının tek zanlısı değil misin?
Gözlerine yapışan öfkenin aynasında, kaybolmanın telaşı içerisindesin
Korkak karanlığının perçeminde sakladığın kaç ceset var söyle!
Kilitlediğin dönüşlerin düğümlerine takılırken sen
Ellerinin arasında gezinen çığlığını duy...
Sahi, Doğduğun zaman sen de ağladın mı?
ve sen gece;
Hatırlar mısın?
Ağaç altlarında binlerce oyunlarımı saklardım
Açmamış gülüşlerimi çiçeklerin tohumuna atardım
Herşeyin güzelliğine kapılıp gürlerdim hep bir ağızdan
Ağlasada gözlerim,unuturdum
Yansada yaram,umursamadan koşardım
Kesilsede nefesim,yinede durmazdım
Hayatı köle ederdim çocukluğuma
Lay lay lom türküler yapışırdı ruhuma
Karanlığı diz çöktürürdüm önümde
...
Hani en zarif noktasıydın hayatımın
Yetişemediğim yerde tamamlardın ya beni
Rüyadan rüyaya atlayan gülüşlerimi ezberletirdiğin uykulara, tek şahitti varlığın
Kaçmazdım düşlü geçmişin çarmıhından
Yüzleşirdim!
Ama çocuktum, dokunamıyordun yüzüme!
Cesaretimi çalacağını nerden bilebilirdim ki
Ve senin
kahpeleşmiş kahkahana asıldım da büyüdüm.
Halbuki; sabahlarına duacı birçok melekten birtanesiydim.
ve şimdi;
Düş bozması yağmurlar yağıyor avuç içime
Yorgan oluyor günahlarım feryat delisi çığlıma
Ve giderken hayatın babası gözlerimden ağlıyorum
Halbuki ne çok güvenmişim sisli geçmişin perdesine
Ah'ları ezberleyen dilim değerken hayatın nabzına
Geceyi gerdanlık yapıpta yürüdüm yıldızların ışığına
Yok olup gidecekmişim gibi saklandım hayallerin eteğine
Herkes gibi yaşamak için çırpındım deli esen rüzgarın eşliğinde
Yasaklanmış yeminlerin gölgesi üzerimdeyken
Sarılamadım ayaklarıma sürüklenen umudun yakasına
Dua'ların seyircisi olurken kulaklarım
Üfleyemedim intikamın kor ateşini
Ve denizin ortasında kalan çocuğu yakalayamadı nasırlı ellerim
Kuşun kanadına sürüklendi öfkemin meleği
Okunmamış kitabın ilk sayfasına atılan imza gibi
Hangi suretin adı gecenin hırçınlığına boyun bükebilir ki
Ve hangi gece barındırır ki acının kanını senden başka
Dilimin üzerinde gezinen muhtaç ah'lar vururken şakağıma
Hayatın kendisine adanmış yalanların hükmünü yedim belli belirsiz yüzüme
İntihar, yatağına sğınmış vuruyorken bedenine
Daha kaç gölgenin ruhuna sahip olacak kan'a bulanmış ellerin
Gözlerini yuvandan çıkarırcasına,yürüme
Ve küfür edercesine tükürme bi çare oluşuna
Mülteci tarzının arkasından atılan her kurşun yarasını
Unutma!
Güneşin okyanusumdu ya boğuldum
Oysa;Her ölümün eteğine yapışan yaşların penceresinden izliyordum seni
Günün şiirini ve illa ki kalemini gönülden kutlarım.
Güzeldi siiriniz... güne düsen siiri ve sairesini kutluyorum. Sevgi ve saygilarimla.
Kendini ne güzel öldürüyor bu şiir böyle. Tebrikler Üstad!
uzun ve oldukça iyi bir şiir.. girişten başlayan sorgulama ve anlatma isteği şairi yakalayıp...götürmüş çocukluğuna değin..
sahi hepimizin mutlaka bir ağaç gölgesi vardı değil mi çocukken..
sonra bugünü sorgulama...
kutlarım