Müptezel Şikayetlerim Dudaklarında Yerini Alınca
dilsizlerin dergahında seviştiğimiz o geceyi hatırla
yer döşeğinde
bir de yar döşünde ılıklandığımız
sebepsizliği bulmaya geldim peşin sıra
peşin peşin ödedim terk edilmişliğin ah'larını
şimdi öylece bir masada eskiyorum
şikayet etmiyorum
ağzından içmek için cigaranın dumanını
yüreğimi sıkıştırıyorum sabah ezanlarında
belli ki bir cinnete gireceğim seninle
kuşansam ne fayda zırhlarımı
biliyorum sadece yakacaksın canımı
korkmuyorum hadi dene
kaç kere ölürüz biz böyle
söylesene
kaç kere
kocaman açıyorsun gözlerini
koca olmuş etimi severken
müpezel şikayetlerim dudaklarında yerini alınca
küllükte bırakıyorsun sana olan hayranlığımı
en uç noktam da yakalıyor ellerin kaçıklığımı
sonra iğne ile işliyorsun beni gergefine
dört ayaklı gergef
iki ayaklı benden intikam alır gibi gülümsüyor sana
hiç bitsin istemiyorum akan kutsallığın içimi resmedişini
biliyorum sadece içeceksin beni
korkmuyorum hadi dene
kaç kere ölürüz biz böyle
söylesene
kaç kere
cemrelerle gerlirdin vahşetimin seyirliğine
ay tüm masumiyeti ile sırıtırken bize
seni adım gibi ezberletirdi
adım adım gezdiğin tenim de
küflenmiş günahlarınla dolanırdım
sevdamın bana ait bahçesinde
ben öptükçe büyürdü sende ki isyanım
uçuğunda alazlanırdı heyecanım
biliyorum sadece seveceksin beni
korkmuyorum hadi dene
kaç kere ölürüz biz böyle
söylesene
kaç kere
alicengizoyunu
(sayısız kere...çünkü sen öğretmiştin iki kere ikinin dört etmediğini...)
beraber olacaksa (öl-me) ne farkeder ki..
tebriklerim çok..
bir keresinde, bir mezara kaç ceset sığar bir ceset'e kaç ölüm..
demiştim birine..bu şiire de diyesim geldi.