Nar-ı Aşk

gözlerinin yeşilini bıraktığın son yaprak da düştü döne döne
sanki yüreğime bir gramofon iğnesi batar
içimde düne dair...
derin bir veda acısı,
hicran sancısı, mahşeri bir özlem ve koskoca bir boşluk var
seninle yaşamak bahardı...
yokluğun hazan...eylül buram buram hüzün kokar

gittin gideli...;

boncuk boncuk terlemiş...
saçları dağınık bulutlar düşer irem bahçelerinden
kapımı çalar seninle birlikte yitip giden mavilikler ve
uçurumun kenarındaki evrenin gözyaşları
uçurtma rüzgâr...
rüzgâr uçurtma ister benden
.
oysa...
kara görmüş deniz gibi terk etti aklım beni
onlarca martı ölüyor her gün ömrümden
.
sensiz...
-haritası olmayan dünya mıyım...yoksa dünyası olmayan harita mıyım ben-

galiba...
biraz hava...biraz da suyum
sevmek ıslaktı...oysa şimdi kuruyum
'aşk işi de olsa her canlı'
henüz çözülememiş gizemli bir soruyum

meselâ...
-gittiğin gün mü öldüm...yoksa öldüğüm gün mü gittin-

her aynada senin yüzün...her duvarda resmin
bense üçgen dairelerde hapisim
-herkes mi ben...yoksa ben mi herkesim-

elbet bir bildiği vardır diye...gönlümün peşine düştüm
çiçek oldum...güneşinin muhabbetine dayanamayıp zemheride açtım
öyleyse...
-ben miyimdim seni seven...yoksa sen miydin kendini sevdiren-

artık...!
ne bahar ne yazım
ne kadar yoksun...o kadar ayazım
.
içtikçe dolan boş bir rakı şişesi kadar susuz
bin yıldır hiç durmadan akan ırmak kadar uykusuzum
öyleyse...
- geceler mi sarhoş...yoksa ben mi ayığım-

Amin'i eksik dua...
sahili dövmekten yorulmuş dalga gibiyim
bakımsız bahçeye...
yuvasından kovulmuş serçeye döndüm
.
sanki dünyadan elini ayağını çekmiş istiridyeyim
anılarımızı saklıyorum annemin akide kavanozunda
yüzümdeki hüzün girdaplarını çizen uçurum perileri...
suzinak şarkılar terennüm ediyor...
düş kurduğumuz mevleviler tapınağının pervazında
.
çıkmaz sokakta kaçak...
yeniden yakılmayı bekleyen sönmüş ocak gibiyim
.
bilmiyorum...!
aşkın meşalesi tekrar ne zaman yanacak
geçmişim mi daha kısa...yoksa geleceğim mi daha uzun olacak

neyse ki...
elâ bir gökkuşağı demleniyordu iğde dalında...
yakaladım umudun kıvırcık saçlarından
ve esmer bir kuğu kondurdum dudağıma
.
gölgemden uçurtma...
bezden bebekler yaptım...yokluğunda eş olsun diye serçe parmağıma
kilim desenlerinde düşlerini buldum senin gibi taşralı bir güzelin
ve
şarabın öyküsünü sordum...göğümde uçuşan asma yaprağına

dedi ki...
/...-her insan bir boşluğa tutunur
ki o boşluk...tanrısal bir yontudur-
ve
her aşk...kül rengi bir zamandan sonra soğur ve unutulur
.
kimbilir...!
bakarsın gün gelir...
bir cemre gibi düşer nar-ı aşk ve o boşluğu doldurur.../

1990
bez bebekler de üşür, çatım&baskı yay,ank,2006

19 Eylül 2011 66 şiiri var.
Beğenenler (15)
Yorumlar (8)
  • 13 yıl önce

    GÜNE DÜŞMEYİ HAKEDECEK KADAR GÜZEL...TEBRİKLERİMİ BIRAKTIM ..HAYRAN KALDIM MISRALARA..SAYGILAR...

  • 13 yıl önce

    /uçurumun kenarındaki evrenin gözyaşları uçurtma rüzgâr... rüzgâr uçurtma ister benden /

    Yoksunluğun hüznünü ve ikamesini evrenin dilinden ne güzel anlatır şiir. Ah --nar'ı aşk-- her noktada muktedir.

    Tebrikler.

  • 13 yıl önce

    "meselâ... -gittiğin gün mü öldüm...yoksa öldüğüm gün mü gittin-

    her aynada senin yüzün...her duvarda resmin bense üçgen dairelerde hapisim -herkes mi ben...yoksa ben mi herkesim-

    Çok güzel..

    Tahsin Bey aşk ve ayrılık üzerine yazılmış iyi bir şiir..

    Ve bez bebeklerde üşümesin..

    Saygılar..