Öğretmenler Günü Şiir Yarışması Birincisi
Buz Tutan Çocukluğumu Isıtsın Sesin Öğretmenim
Zemherinin vücudumu ayaza çaldığı bir akşam üzeriydi
Köyün tozlu yollarını aşındıran otobüsün
Umut taşıdığını bilmeyen köylülerin
Sıradan bakışlarında büyüyen köy meydanında
Toplanmıştı çoktan çocuk düşlerim
Beklemekli...
Her akşam olduğu gibi miskette soluk almış
Küfrü ortalığa aksesuar diye salmış
Köy çocuklarının en neşeli saatleriydi oysa bu anlar
Köhne otobüsün yarı kırık merdivenlerinden
Tanıdık bir surat inmesini dileyen zavallı bizler
Olur da biri bir şeker almıştır gibicesinden avuntular
Eli boş,gönlü buruk anlar...
İşte yine sıradan bir akşam üstü
Sıradan bir vuslattı köhne otobüsle bizimki
Elbet birilerinin tanıdığı olurdu inenler arasında
Benim olmamalara inat...
Pek küçüktüm
Ve çok yalnızdım...
Nedendir sonra hiç tanınmayan bir surat inivermişti
Biz çocuklar birbirimize bakmış
Suratlarımızı acayip kılıklara büründürmüştük.
Hayatımızda ilk defa uzun saçlı bir erkek görmüştük
Bir de daracık pantolon giyen...
O da neydi?
Bu nasıl erkekti ki,topuklu ayakkabı giyiyordu.
Köyün kahvesinde oturan avare kalmış erkekler
Öyle bir süzmüşlerdi ki sanki hepsi haremine alacaktı
Erkek sandığımız güzel kadını
Köyün muhtarı idi otobüsten inmene yardım eden
Ve yine biz şaşkın şaşkın bakınan
Kahveye gelip de sandalyeye oturunca anladık kadın olduğunu
Benim köyümde kadınlar hep şalvar giyerdi
Nerden bileyim kadının da pantolon giydiğini şehirde
Pek küçüktüm
Pek de cahil...
Meğer köye gelen öğretmenmişsin.
Bize a'yı b'yi öğretecek olanmışsın.
Biraz korku,biraz heyecan
Biraz da meraktı sınıfta seni karşılayan
Soğuktan yarık yarık olmuş ellerimi ilk tuttuğunda
Kararmış yanaklarımı ilk öptüğünde
Omzuma ilk dokunduğunda anladım sıradan olmadığını
Keçeye dönüşmüş saçlarımı acıtmadan taradığında
Önlüğümün koltuk altı söküğünü diktiğinde
Elimden tutup da kokumdan iğrenmeden benimle
Yazı yazdığında anladım öğretenim olduğunu
Hatırlar mısın öğretmenim?
Kış iyice bastırmıştı.
Ben o soğukta saatlerce evinin önünde seni gözlemiş
Sonra da ateşler içinde sabahı etmiştim
Nerden bileceksin ki öğretmenim
Seni bu denli sevdiğimi
Adımın ne güzel bir manası olduğunu öğrenmiştim senden
Havaya toprağa ve suya düştüğümü her dem
Mayıs ayında öğrenmiştim yine anasını olmayanın öksüz
Babası olmayanın yetim olduğunu da
Hiçbir şeyi olmayanı senden başka
Ne denirdi öğrenemedim öğretmenim
Biz Ali'yi seninle tanıdık sevdik
Oya ile okula beraber koştuk
Seke seke çarpım tabloları ezberledik
Gazete kağıtlarıyla beraber kapladık sarı yaprakları defterleri
İkinci el kitapları...
Sonra beraber içtik eğilip soğuk pınarların suyunu
Soba borularını beraber kakıp da
Bir can bir kolda vurulmayı yine beraber
Epey bir yıl bizimle eskidin küçük köyümüzde
Sen eskidin biz gençleştik
Evlatlık istediydin beni emmi çocuklarından
Hatırlar mısın öğretmenim?
Sana ?'bizde satılık çocuk yok'' demişler
Kesivermişlerdi önüme doğan güneşi
Güya sevmişler,sahiplenmişlerdi beni
Kimden sakındılarsa artık
Anadan,babadan evlat sakınılır mı öğretmenim?
Konuşsana
Şimdi nerelerdesin bilmem öğretmenim
Başımda aklarım çoğaldı
Kızım beni beğenmez oldu bile
Biliyor musun öğretmenim
Her şey çok değişti yokluğunda
Artık Ali gelmez,Oya koşmaz ,
Ela ile Lale el ele gezer oldu
Çıranın ne olduğunu bilmez
Işığın en şavklısını görür oldu çocuklar
Benim burnumda senli günlerim tütüyor hala
Ah diyorum.
Keşke yine eski köyümüzde olsak
Ellerim yarık yarık olsa
Sert bir hava köye hakim olsa
Bir sahan yoğurda yufkayı beraber daldırsak
Yağda yumurtaya pekmezi salsak
Keşke öğretmenim keşke
Her kasımda her yirmi dörtte
Yine kasımpatıları döşesek masana
Bir eski zaman olsa yine öğretmenim
Ve çalsa yine radyomuzda senli türkülerimiz
Gittiğin günkü gibi değil
Geldiğin gibi bir zemheride
Buz tutan çocukluğumu ısıtsın sesin öğretmenim
Duru CANSUYU
"onlar ki ne çok fedakakarlık gösterdiler bize harf harf kazıdılar heceleri yüreğimize",güne yakışacak bir şiirdi,sevgilerimle...