Omnibüs'e Beş Kala
Sevgilim,
Mavi yarınlı umutlarım,köstek saatimin zinciri,
Ve cebimdeki solcu yanım...
Etimden,dişimden arda kalan,
Günlerdir biriktirdiğim harçlığım ile geldim sana...
Selda Bağcan şarkıları dinliyorum ütüsüz gömleğimle,
Henüz barışamadım düz çizgileri ile hayatın
Altı oklu bir bayrağın camıma vuran kırmızılığı
Ve belediye hoparlöründe cızırtılı bir ihtilal çığlığı...
Paris'ten bindim Omnibüs'e,
Daha yeni tanıştı şehrim at kokulu sokaklara
Bu gidişle eşyalarım düşecek yaylının üstünden
İyisi mi ben sana çırılçıplak geleyim,
Gecenin koyu ayazında ısınayım peçkalı sobanda.
Sen kestane koy,ben çayını memleketimin
Ve bir türkü kalsın dudaklarımızda öpüşürken;
Ne yemek ne içmek ne tadım kaldı
Garip bülbül gibi feryadım kaldı
Alamadım, eyvah, muradım kaldı
Ben gidip ellere kalan dünyada........
Sonra bir gök gürültüsü ayırsın bizi yapışan tenlerimizden,
Bir yağmur damlası düşsün çatlak damından içeriye,
Ve ıslansın hasret kalan ellerimiz...
Bir sabah sevgilim bir sabah,
Güneş doğarken,
Çatısı yamalı evimizin damından üzerimize
Sen çocuklarımızı uyandırıyor olacaksın baharlara...
Ve sen; yüzü bana dönük uyanan sevgilim
Bir savaştan arda kalan,
Barut izlerimi takip et sevdamın
Susmasın dilinden türkümüz hep hatırlayasın...
Ve bir mektup senden bana cephenin en ateşli yerinde,
Söyle bu kaçıncı ayrılık daha...
NOT :
Omnibüs : 19 yüzyılın sonlarında ABD ve Avrupa’da kullanılmış ve şehirlerde en yaygın ulaşım araçlarından biri olan, büyük, kapalı ve yaylı bir atlı araçtı.
Yani şimdi diyorum ki Uğur, Nazım Hikmet okusaydı bu şiiri eminim alnından öperdi... Sen neler yazıyorsun böyle çocuk. Derdi kesin. Çok dolu ve değerli dizeler bunlar. Nahif, duyarlı ve duygu dolu. Aşka, altı oklu bayrağa, kalbi vatan ve insan diye atanlara saygı duruşu yapmışsın dizeler boyu... Ne desem, ne yazsam az... Baş ucu kitaplar vardır ya hani, bu da baş tacı şiirdir benim için. Var olasın... Sevgi ve muhabbetle...