Ömrüm Dediğini On Dördünde Öldürdün
Cebimde kar soluyan İstanbul
Örtüldün üstüme aşk soluyan kırıntılarınla
Ardın sıra kurban edilmiş hikâyelerinle geldin
Ben öylesine küskün, öylesine kırgın
Dilimde lâl kesilen kusursuz bir hoş geldin kelimesi.
...
Vedası boldu şiirin
Soğuk şubat ayının zifiri pazar gününde görüldü en son
Yarım kalmış sözleri birleştirirken çıkageldin sen
Eski bir fotoğraf da kalmıştı yüzün
Ki bilirsin yüzün cennette nehirleri yıkayan mucizevi bir duaydı
Bense her seferinde içine düşen kırık bir çift söz.
Düşerken dudaklarından, beddua ettiğin günün önsözü oluyordum.
Şubat ayının soğuk pazar günüydü yokluğun
Gidişine dur diyemeden çözüldü buz
Sancı tuzla buz.
Batırdıkça kanayan avuçlarıma
Gidişinden önce ki mutluluğun özgürlüğünü uçuruyordum.
Zaten gün pazartesiye dönmüştü, ölmüştün.
Kaybedilmişliğin on dördüydü, kardı buzdu
Oysa bilirdin kansızlığın üstüne ne çok üşüdüğümü
Kırağı çalan sözlerinle üşüttün yalnızlığımı.
Düş hastalandı, reçetesi sıcaklığın.
Ve sen pazarı pazartesiye bağlayan gecenin ne kadar kanattığını hiç bilmedin
Uzaktan el sallarken
O bile silinmişti hastanenin acil giriş kapısından.
Anlayacağın yokluktu on dördü
Günün sessiz bir saatinde yeniden vuruldum
Dudağım ıslandı temas eden her kelimenin eksikliğinde.
On dördüydü, bereketinden yoksun dualar dökülüyordu içimden
Ben güne gözlerimi açıyordum sen kayboluyordun.
Vedası boldu şiirin Soğuk şubat ayının zifiri pazar gününde görüldü en son Yarım kalmış sözleri birleştirirken çıkageldin sen Eski bir fotoğraf da kalmıştı yüzün Ki bilirsin yüzün cennette nehirleri yıkayan mucizevi bir duaydı Bense her seferinde içine düşen kırık bir çift söz.
Çok kere daha okumam gerek ki sindireyim.Bu denli güçlü bir anlatım ve kırılgan,hüzünlü bir temaya tek okuyuş yetmez.Tebriklerimle Meryem Abla...