Ömür Rapsodisi
Bilinmez bir düğün yortosuna uyanıyor sabahlarım
Keşmekeş sancılı ırmaklara akıyor zaman
Şakaklarıma kaçıncı mermi gözlerini dayayışlarım
Ve kaçınıcı yeminlerle pişmalığa geri dönüşlerim
Ellerim kesik çalar yüreğin bileyi taşı
Masatlanıyor cürüm noktasında
Kemiren ruhuma kıskanç nöbetleri
Yoksul aynalara bakamıyorum
El açıyorlar her defa ağaran saçlarımı bana gösterip
Duvarlar çivi geçen zaman yıpranmış çekiç
Vuruyor her dakikakada umursuz geçen zamanı
Hiç bir duam kabul yerini bulmuyor
Mümkün mü bu durdurmak kısır döngüyü
Zaman temmuz yağıyor
Oysa yüreğim eylül
Her katım nüksesi büyeyen bir ur beynimde
Çaresiz tüm hekimler
Her yanım hüzün rapsodisi
Hırsız bir gülüştür yar dudağından dökülen umut
Tutabildiğim alazlı bir dudak ürpertisi
Buselerini hatırlasam en makbulünden
Yar ırar benden asırlar ötesi
Ellerim benden önce koşuyor yok oluşlara
Tırmanmak imkansız
Yetişmek mümkün değil tükenişlere
Ömür mevhum
Gün tükeniyor laciverde bürünmüş bir güneş batmasına
Ayak ucuma birikiyor tüm geçmişim
Umudum eriyor
Kızıl topaçlı çocukluğum geçiyor gözlerimden
Diğer zamanları kaldırıp atıyorum
Tertemiz bir gülüşte
Sonsuz öpüşlerde kocaman bir yürek bırakıyorum
Ömür mevhum Gün tükeniyor laciverde bürünmüş bir güneş batmasına Ayak ucuma birikiyor tüm geçmişim Umudum eriyor Kızıl topaçlı çocukluğum geçiyor gözlerimden Diğer zamanları kaldırıp atıyorum Tertemiz bir gülüşte Sonsuz öpüşlerde kocaman bir yürek bırakıyorum
okudum mükemmel bir şiir
yüreğine...
bileğine sağlık...