Oysa Çocuğun Uçurtması da Kur'an
yıkık bir şehrin
metruk bir düşünde
çığlık sus pus
ağzı yara bantlı direnç
içtiği cigaranın dumanını savuruyor
hiç/sel yokluğun tam ortasına
piç bir mahrumiyet
kanatıyor çocuğun ellerini
oysa uçurtması düş/müş
o çocuk ölmüş
ölü bir gülümseme yüzünde
-yerde-
acıyan postallar kan sızdıryor
çocuğun gözlerine
omzu kalabalık cinnet
dönüp de almıyor o uçurtmayı
üç kere öpüp koymuyor başına
oysa çocuğun uçurtması da Kur'an
kadın memesi kıskaç bir ızdırap
oğul derdi emmek
geleceğe emeklemek
gelecek gelmeyecek
-demek-
uzak bakışların
lanetlenmiş vaftizinde
tas kanıyor
istavroz değişiyor her dinde
dilde çocuk şarkıları
kayıp bakışların arasından geçen
mezarlara raks ediyor
ölüm kadar büyük
çocuk mezarları küçük
oysa çocuk mezarı da mabed
her göçüş doğuşla kutsanıyor
ve kadın bunu biliyor
ve adam bunu biliyor
kutsayan hep biliyor
çocuk bilmiyor
oysa çocuk
benden
senden
daha çok seviyor tanrıyı
-ölüyor-
yinede bozmuyor sırayı...
alicengizoyunu
(çocuk...deniz diye biliyor bizi...oysa kendisinin okyanus olduğundan bihaber...)
dipçik; derslerime girmemiş, yüzünü bile görmediğim YAĞIZ çocuk... sana yazdığım şiirleri annenle beraber bütün öğrencilerimiz okuyor...kalbimizdesin...
Gerçekleri duyarlı kaleminizden hüzünle okudum..Elinize sağlık..Tebrik ederim..
Saygılarımla
Bu şiirden çıkmak zor. Yüreğimin şiiridir...
Sen naptın Alicengiz... Ağlattın beni...
Nasıl bir şiirdi böyle. Belli ki bir yaşanmış gerçekliğin yüreğinden dökülenleriydi. Böyle büyük şiirleşebilirdi ancak...
[b]oysa çocuğun uçurtması da Kur'an[/b]
Büyüksün sen...
Yoğun bir acı antrenmanı olan hayatta, gün geliyor öyle güçleniyor ki insan, gözyaşı kanalını beyin gücüyle kapatıyor. Ben senden daha güçlüyüm hayat ! Gel gör ki şair, onca idmana karşı, bir çocuğun acısı tüm kaslarımız gevşetip, kaybı; süngümüzü düşürüyor. Süngümü düşüren bir şiirdi...