Rüya Üzeri Sonsuzsun
Hangi şehirdenim,
bilmem!
Fena sayılmaz halim,
yalan!
Sen varsın;
ağaç yaprağından daha güzel,
gerçek!
Annem yaşarken,
gökyüzü maviydi.
Mutluluk,
tutkudan bir şadırvan olurdu.
Ve ne zaman ki kapısız bir kafes gördüm,
ölümün öbür ucuna gittim...
-şüphe sokağının sonuna-
-gönül açlığının serin havasına-
-ıslak özlem akşamına-
ben onu görmeye gittim ,
gitmelerin öbür ucuna...
Gittim,
gittim kadına kadar;
tutkunun sessizliğine,
yalnızlığın kanat sesine kadar...
Ve sonra sevgi göründü;
oyuncak bebeğin
sabah ile kucaklaşması!
Tek bir şeyde onca şey görünür mü?
Çocuk gördüm, Ay kokluyordu.
Kitap gördüm, kelimeleri billurdan.
Koku göründü
dalga göründü
kar göründü
masal göründü...
Hayatın rutubetli tarafı,
yağmur damlalarında yalnızlık kokusu,
çiçeğin topraktan fışkırışı,
asmanın duvardan dökülüşü,
pencere ile ışığın savaşı,
karanlığın arkasındaki
aydınlığın öksürük sesi,
açıp kapanan
yalnızlık penceresinin saf sesi,
ölümün deri değiştirmesi,
ruhun kendi kendini tutarken çatlaması...
Ben,
dünyanın başlangıcına uzağım belki.
Ama çiçeklerin nabzını tutuyorum.
Suyun ıslak kaderine aşina olsam da,
ağacın
her daim yeşil olmayışına ne demeli?
giyinmeyi beceremeyen kış biz iken ağaç neden çıplak neden yeşil değil gökyüzü, neden patikasız tüm k/ısırganlar
eyvallah kardeşime...
Yaşamın kendisinin özeti, Bir çiçeği işaretleyelim,
Yaprağında şiir olsun
Sayfa güzel
Şiir okunası
Kutlarım.