Sadece Rüzgâr Gelir Güvercinlerin Cenazesine
Gözleri zeytin karasıydı kiminin
kiminin deniz mavisi
elaydı kiminin
kiminin zümrüt yeşili
günahları çocuk günahlarıydı
gençlik eksiklikleriydi eksiklikleri
ne affettirmelerine fırsat tanıdın günahlarını
ne kapatmalarına eksikliklerini
Bir sorun varsa eğer
neden halletmiyoruz aramızda
bu hayatın manasızlığını biliyor
ona mana katabilmek için çırpınıyoruz
ve sen her seferinde
ölümlerle parçalıyorsun
-Tanrım, neden bizi
çocuklarımızla vuruyorsun?-
Sana isyan etmiyorum
biat etmedim ki isyan edeyim
ama merak ediyorum
eğer varsan, niye çocukları öldürüyorsun?
Acıyı biliyoruz
acılarla parçalandık
ama her acıyı da
bilmek zorunda mıydık?
-Tanrım, var mısın bilmiyorum
eğer varsan, bana bu şiiri neden yazdırıyorsun?-
Rüzgârın taradığı
başak sarısı saçları vardı kiminin
kiminin kehribar, kumral
at yelesi gibi parlayan
kuzguni siyahtı kiminin
şefkat isterdi bakışları
anne göğsünde okşanmak başları
neden kırıyorsun bileklerini annelerin
çocukları neden öldürüyorsun?
-Tanrım, neden bizi
çocuklarımızla vuruyorsun?-
Seni ve çocukları düşündüm tanrım
derin bir acı
ve ruhumuzda uzun zaman çınlayacak
kederli bir çığlıkla
onları sana emanet ediyoruz
Eğer varsan, diyorum ki
hayatta onlardan esirgediğin şefkati
hiç olmazsa gittikleri yerde esirgeme
ve tanrım, artık n'olur çocukları öldürme...
-Güvercinlerle ve cenazelerle
ve sessiz çığlıklarla yürümeyelim...-
şiirin temelinde yatan konu katil-katiller kimler kurban-kurbanlar kimler. burdan varsayarak şiirin politikasını da öğrenmiş oluruz. sorgulama aşamasında Tanrı-Allah-kadercilik maneviyatçılık yanılgısına düşeriz. asırlardır iyi-kötü siyah beyaz melek şeytan habil kabil içinde yüzer dururuz. derler ki emaneti dağlar hayvanlar bile kabul etmemiş. kim razı gelmiş emanete, kim bencilliğe açgözlülüğe savaşa silaha tanka topa tüfeğe büyüme hevesine mayına teknolojinin can alıcı noktasına kim kendini emaneti alırken atoma sarine kimyasala uyuşturucuya adamış? şiir sadece bu günü yansıtmıyor elbette. asırlar öncesine dayanan bir durumu var. yeryüzünün kabul edilmiş tanrıları vardır. butanrıların elleri çok uzundur. yüreklerinin olduğunu sanmıyorum. ölüm oyunu adı altında dünya kadar film izliyoruz. bu filmlere öylesine alıştırdılar ki, artık gerçek hayatta canlısını seyredince garipsememeye tüfeğin bombanın yabancısı olmamaya başladık. dünya kadar kamera yerleştirdiler uzaya. yeryüzünü duvarlarımızın içine kadar çırılçıplaklığımızı bile izlemeye başladılar. güvenli miyiz? güvenliğimiz nereye kadar?
Amenna var! varlığı ile varız verdikleri ile kaim ve izni ile yaşıyor gel dediği güne dek de ömrümüzü törpülemeye devam edeceğiz..Olmasaydı yazamaz konuşamaz bakamaz ve bir nefes alamazdık..Şefkati ile çocuklara ve tüm kullara muamale etmeseydi sürüngen de olabilirdik hiç dünyaya gelmez hayalde olamazdık..Anneye şefkati veren kimdi sanki...Bir tavuğun Aslanın pençesinden yavrusunu kurtarmak için kendi canını vermesini temin eden O tavuğa dahi bu cesareti ve fedakarlık ameliyesini veren kimdi?..Bir anne evladını o kadar seviyor ve Onun için kendini paralıyor/parçalıyorsa O anneye şefkati derceden Allah kullarını yüzüstü mü bırakacak Ateşten korumak için doğru olanı vermemiş mi nimetlerle donatmamış hayvandan ayrı akıl ve fark yetisi vermemiş mi yaratan sevmeseydi yarattıklarını sevme duygusunu verirmiydi biz acizlere...hepsinin de ötesinde herşey gül gülistan olsaydı anne evlatı ile ebed müddet yaşasaydı seven sevdiğiyle hiç ayrılmasaydı nerde kalırdı "imtihan"ın sırrı! nerde kalırdı vicdanın rolü, nerde kalırdı zeka/aklın dahli..nerde kalırdı iradenin farkı..nerde kalırdı hayvan ile insanın ayrımı...Cenneti yaşasaydık dünyada Cenneti kim arzulardı peki..saygılar.
..manidar vurucu anlamlı kimse anlatmamıştı çünkü kavramlar karşılamıyordu karşımıza çıkanı teşekkür değil yüz sürülmeli böyle dizelere kutlarım ilayda hanım..tebrikler...
-Tanrım, neden bizi çocuklarımızla vuruyorsun?-
özellikle bu kısım, ki şiirin şah damarı fikrimce, çok iyi. Acılarla örülü, sorgulayan şiir. Tebrik ve teşekkürlerimle...