Şehrin Belleği Var
Göğümüzü terk etti telaşlı son kuş
kar yağıyor şimdi sokaklara
nice aşklar buldum koltukta unutulmuş
insanlar,kent,otobüs soğumuş her şey
tekerlerin dönüşünde öyle sarsılmış ki bu şehir
bütün dertlerini içime kusmuş
Bu şehir çoktan yitirdi belleğini
çeşme başında gençliğimizi unutmuş
yuvalardan gelirdi ezgisi kırlangıç ölümlerinde
korsan dönüşü Sakarya'da söylediğimiz
sıra şiirlerini ezmedi mi panzerin
içimize ne zaman koydun bu ayazı ey şehir?
acıya kesildi sözcüklerimiz
Beyaz giyerse karanlığı
dört bir yandan kıstırılır gözlerin usu
göğün gözüne kardan ak bir mendil bağlamak;
gözüne mendil bağlamaktır insanların
gözümde bir şehir kurşuna dizilir
silinir otobüs camlarından bir şehir
Bulamıyorum kalabalıklara ne oldu ?
nasıl soğudu insanları bu kentin ?
ne sallanan bir el ne bir damla yaş
otobüsün camında hayal meyal
dostlarımın gölgeleri gidiyor yorgun
bir eylül sabahında kovulu
Şehirlerin belleği var mı bilmiyorum ama şairin belleği çok manalı dokunuyor kaleme. Yorum yapamadıklarımdansınız.
2. Omlar da yorulmuştu şehirden.Şehri bir kere karanlıklar basmıştı.Zebaniler yerin yedi kat altlarından sökün etmişlerdi şehirleri.Bu tam bir kıyamet anı idi.Hırsızlar, onuru para diye satmaya başlamışlardı.Evet sevgili şair;şehir kurşuna dizilmeliydi.Şehir artık hayaller ve hayaletler şehriydi.Şehirlerin bu hale düşmesinin nedeni Eylül idi.Bunu yaşayan tarih tespıt etti.Duyarlı insanlar ve şairler de eserlerinde konuyu işlerler.Şiir adeta yakın tarihin özetini vermiş.Duyarlı yürekler de olmasa halimiz ne olur diye düşünmeden edmiyorum. Var ol sevgili dost.Kalemin daim olsun.En derin saygılarımla.😙😙😙😙😙😙😙
Herşey Eylül'ün gelmesiyle ouşmuş sevgili dost.O kara mevsimde şehirdeki bütün kuşlar dağlara sökün etmişler.Kuşların yerini akbabalar ve baykuşlar almış.Şehirlerin işlek yerlerinde bu kuşlar yuva yapmışlar.Baykuşların yumurtaları da çok ötelerden gelmiş.İthal yumurta bu yumurtalar.Hebire çoğalmışlar.Şehrin bütün sokaklarını pislemişler.Sait Faik'in dediği gibi"Son Kuşlar"idi bu kuşlar.Şehirleri terkeden kuşlar artık şehirlere küsmüşler.Zaten şehirleri akbabalar işgal etmişti.Şehri artık hüzün kaplamıştı.Şrhir belleğini onursuzca kaybetmişti.Şehrin kendine iş kalsaydı onursuzluğu asla kabul etmezdi.Ne yazık ki buna mecbur edilmişti.Şehirler artık ölüydü gözümüzde.Yaşı ellinin üstünde olanlar bu hezimeti düşünerek bulabilirler.Özgürlük ve bağımsızlık şarkıları söyleyen ağızlar şehirlerden çekilmişti.Bu insanlar şehirlere yabancı oldukları gibi kendilerine de yabancıydılar.Yozlaşmış kuru kalabalıklar olmuşlardı."İş bitirici,köşe dönücü"Aydınlar çıktı ortaya.Bir elleri yağda, bir elleri balda.Kalemleri zehirden mürekkepler akıtmaya başlamıştı.Üstüne üstelik sorumlular da ortadan kaybolmuştu.Vatan kurtaran aslanlar kendilerini kurtarmışlardı.Onur ve haysiyet bir avuç insana kalmıştı.
2. â??Göğümüzü terk etti telaşlı son kuş kar yağıyor şimdi sokaklaraâ? İçinde umutsuzluk var gibi dursa da, ben öyle olmadığını biliyorum. Karın yağması, zamanın karanlığa ilerlemesidir belki de. Acıya â??kesilsede sözcüklerâ?, Can Yücel' in dediği gibi â??Bide ölümcül umut / Sen bu umuttan iflah / Olamaya / Can.â?
Şiirin başlığında bir tespit var aslında. Şehrin belleği var, caddeleri ile, sokakları ile, alanları ile, fabrikaları, ışıkları, evleri ile,insanları ile, tıpkı bir insanın da bir belleği olduğu gibi. Bir insanın hayatında nasıl zor dönemlerin izleri kalırsa, o acıları aşmak için mücadele etmişse, sırtına sırtına kamçı yemişse, belleği zulmün bu sindirme hamlesinde , yitirilir. Ama un-nu-tul-maz direnç,düşmanını tanır, umut buradadır işte, â??bir şafak vakti karanlığın kenarından / onlar ağır ellerini toprağa basıp / doğruldukları zaman.â? Özlemden de iflah olmaz bu yürek;
"dostlarımın gölgeleri gidiyor yorgun"
Saygıyla durulur bu gözlerin, kalemin ve şiirin önünde
Kutlarım candan...
1. â??gitme sonbahar oluyorum, sonrası hiçâ? der Hasan Hüseyin bir şiirinde. İster yar sevgisi, ister iliklerine kadar işlemiş ideolojik bir sevda olsun, gidişler dayanılmaz olur. Eski heyecan, birliktelik, yumrukların â??avuçları parçalarcasınaâ? sıkılması, göğe sallanışı aranır durur. Şair yorgun. Şehir de yorgun, umutlar, kalabalıkların hep bir ağızdan türkü söyleyişleri yok artık. Unutulmuş aşklarda; direncin zatıflayışı, sindirmenin, tekerleklerin homurdanarak, panzerlerin sarsarak dönüşü vardır. Önceden ormanı gören gözler, şimdi bir kuru dala mahkum edilmiştir. Tam da Hilmi Alişanoğlu' nun anılarını yeni okumuşken, üzerinde bu şiiri okuyunca, geçmiş dönemin tanıklarının şimdi ki kalabalıklara bakış açısını yakalamaya çalışıyorum. Yaşamayan hiç bir farklılık, sessizlik ve de yorgunluk göremez, ama o yılları yaşamış, yaşamakla kalmamışi â??yangına çıplak gözlerle bakmışâ? olanlar görür o çaresizliği,â?belleğin yitirilmişâ? olduğunu, â??yorgun gölgeleriâ?... Ah eylül sabahı, â??o iyi insanlar o güzel atlara binip gittilerâ?