Sevda Sokağı Destanı
Sokak ışıltısı yüzyıl önceden gelir
Ha çakal köyde eski bir Rum evinde dem eder
Ha döner durur karaağacın gölgesinde
Çatal dalında adı denizdir
Kalpten yatar kimi zaman
Rum yadigârı harman yerinde
Top kovalarken
Titrerdi
Duvar ikonları
Bir mezar dile gelir
Ses
Salah
Ding
Dong
Alman işi nacakla kesince kara/ağacı
Kunduracı muzaffer
Çok yağmıştı yağmur
Şunun şurası alt cadde dediğin nedir?
Yükledi dallarına sentezlerini
Aldı götürdü
Ağlamaklı düşleri
Kuşlar yoktu
Kınalı karga küstü Camcı Hüseyin'e...
Bir kara delik gibi içince azot şerbetini
Elde tornavida
Işıtır sabahı ruhum
Taş evin kuş yuvalı çatısı
Çalı çırpı
Sen
Ben
Bir de
Tenekeden
Hicran yarası
Alacakaranlık yüreğinde
Terlerken rûyaya
Edatı zarfı cepte
Elleri üşür
Gözbebekleri gitgide büyür
Pervasız ölüm
Bu sokakta yürümek...
"Taş evin kuş yuvalı çatısı", serçe ürkekliğinde geçti yıllar, çatısında bisikleti durur hala çocukluğumuzun. Kırk yılın, kırkı ayrı öyküde anlatılacak hatrı vardır o evde, o sokakta, o mahallede, saklı gizem, hasret rüzgarı estikçe bir aralanır, kapanır bir. Rum yadigarı yer, oldu baba yadigarı da, uzaktadır artık, ilk terkedilişte, birgün tekrar dönme ümidi, zaman geçtikte yiter de gider, geriye yorgun omuzlarla, bir kaç nefes sigara ile bir geçiş kalır kıyısından... Ah ömrümün zeytin gözlü, sarı saçlı yılları, kuyruğuna adım yazılı kağıttan uçurmam, sarı ördeğim, ne çok zaman geçti, geçmiş, bursadan abim gelmiş, düş gördük, ne çok sevdik...
Kutlarım, kutlarım...
Saygılarımla...
İstanbul sellere düştü, şairler şiirlere... Bu İstanbul kaderi hiç bitmeyecek. Tevfik Fikret Sis şiiriyle o bedduayı yaptı yapalı allahın bir günü yok ki halk ağlamasın yağmurundan selinden. Mehmet akif ersoy'un o Seyfi Baba'sı vardı. Seyfi Baba hastalanınca yağmurlu bir günde düşer yollara.. o sokalkların betimlemesi ne kadar da hoştur.
Şimdilerde Cemal ustası var. "Ha çakal köyde eski bir Rum evinde dem eder Ha döner durur karaağacın gölgesinde" diyerek başlayan betimleme.. karaağacı kesen kunduracı ,doğası biten güzelliğin lanetleriyle başlayan yağmur, Camcı Hüseyin'e küsen kınalı karga...yıkıntı eski ikonları biten kilise ... Orhan veli İstanbul'u dinlerken yaşayan tüm İstanbulu şiire sokar. Şair de biten güzelliklere yüreğinin ezgisini.. neden olanları yargılar duygu duygu... Susup geliyor, içine atıyor, sonra şiirle dönüyor.. Tam özlenen yerde durarak... Tebrikler Cemal can...
O evde, o sokakta, o yörede, o insanların arasında hissettim kendimi. Öyle şairane tanıtılmış ki imrenmeyecek, özlenmeyecek gibi değil. Deniz ve tekne de var. Daha ne olsun. Taş duvarlar kadife gibi geliyor insana. Ölüm bile pervasız karşılanabiliyor.
İçtenlikle kutluyorum.
canım kardeşim
duygularımı ifade etmekte güçlük çekiyorum
harika ötesi ne diyim bilmiyorum
çok özlemiştim hemşerim ya
daha sık yaz bu tatdan mahrum bırakma
aldığım hazı anlatamam
sağlıkla kal hemşerim
imgelerin anlaşılır olması ayrı bir keyifti. kutluyorum. KÖRFEZDEN MERHABA