Sus Yüreğim
Ve gözlerin
Siyah bir inci tanesi ümdimin denizinden topladığım
Saçlarımdan damlar hüznün bercetesi
Avuçlarını beklerim
Ve sensizliğime
Ve sevgisizliğe isyanımı haykırırm
Zindanımın duvarlarına
Bir duvarlar duyar beni
Bir de mahşere adadığım sevgi dehlizi..
Sus yüreğim!
Bırak avutma kendini hislerinin varsayımlarıyla
Ne sabahına doğansın ne seni anlayandır
Uğruna onca vefayı yüklendiğin sevda..
Sus yüreğim!
Kilit vur artık çağlayanlarına
Her bekleyişin sonu hüsrandır nasılsa..
Sende özlemin en koyusu zifiriye çalan
Sende ümdin buruk tebessümü gizinde çoğalan
Ne özlenensin ne de beklenen
Kaçma sakın saklanma
Gün gibi aşikar gerçeklerinden.
Yine düştün bir sabah vakti çiğ damlasına
Kirpiklerinden saklarcasına
Yine kapısında sabahladın
Ve yine rüyalarındaki tılsımlı güzelliğe
O sanıp gittin gölgesi olayım diye..
Bir nebze kıpırdamadı yerinden
Rüzgarların esse de dokunsa da
En mahremine duygularının
Mahrumdun bir damla sevgisinden..
Şimdi
Unut yaşadığın anıları
Karanlıklara göm ört üstünü
Nasılsa inkara ram oldu onca yaşanmışlıklar
Sana kalan sadece bir zamanlar..
Yüregine vede kalemine saglik Züleyha kardes...
saygilarimla, Hakan E.
"Her bekleyişin sonu hüsrandır nasılsa"
Umudun bir adım ötesi umutsuzluk, demiş şair. Duyguları eleştiri dışı bıramak kaydıyla şiiri irdelemek doğru yaklaşım olsa gerek. Duygu ne olursa olsun duygunun anlatımının nasılını sorgulamalı eleştirmenler, diye düşünüyorum.
Şiiri bilen kalemin izleği farklı dünyalara taşıyor okuyanını. "Sus yüreğim" derken bile haykıran duygulu yüreği kutluyorum.