Susamam Cânâ
'Biz ona şiir öğretmedik,
zaten ona yaraşmazdı da'(1)
onurlu ölmek kadar
yakışır bana şiir
bir ülkedir sırtımdaki, Yasinâ !
dağlardan gece yarısı inerler cânâ
ne zaman yazıldıysa bu sır
yürüyordular sırtlarında keleş
kopartarak gülünü yurdumun
hangi dilde anlatsam ki sana
' Bugün onlar(can)ın ağızlarını mühürler(sin)iz' (2)
susmayalım susamam Yasinâ
kuşatılmış duygularımız nasıl direnir dilsiz
bana
Şamaş-şum-ukin'in
ülkesi için onurlu ölümünü
ve şiiri kanıma banarak yazmayı yakıştır Yarab
ama çoğalt beni
sarı bir buğdayın özünden
külümden gülümü açtır bana ey cânâ
ülkemin her zerresine daha çok değmek için Yarab
neden kırk ayak değilim !
özgürlüğün ciğerini işgal ederken Asurbanipal
bak halime cânâ ben son çağrıyım
kederi kazıyan bir neşter ağzı oğluma
havaya kalkık yüreği süngü Asi Âsû' kızıma şarkıyım
kavgası çiçeğe duran
gözleri güne bakana umut umut
sesidir sesimde bin infial !
açılamayan dudaklarıma resmî mührü sen mi koydun Yarab ?
bir kırık şarap testisi başımdan
barışın kızılı sızıyor sussam
zorbanın zulmünden kanlı döşümüzde ağıtla durma aşk !
burnumdaki barut kokusundan
şuncacık kalmışsa yüreğimin korkusu
gel de sil
ah, ey cânâ
ağlama ...
öfkemiz nikahlıdır sevdamıza gözlerimdeki ışık kadar
Fırat'ın suyuna düşerken kızıl renkli bulutlar
kendi tabutumu ben taşırım , musallam buzul olsun
kan akıyorum ıslanma dondur beni cânâ
kırk ayağımdaki dikeni ve kırık yüreğimden kini çekin
ateş açın
sokak karanlığına yere düşeyim de
dinsin acım
istiklal aşkından yükümüzle
bu eller ıslak gözlerime
kaçıncı kez kapandı cânâ
yağmurla sokakların kırık taşına
kırıp kayalarımın sertliğini toz toz
yürüdükçe döküleyim bastığın yere dost
toprağı
koklamak
öpmek
bağrına basmak
yurt etmek kolay değil bir taşlı tarlayı bile cânâ
gece ışığı silmeden uykusuz başlamalı sefere
aydınlığın tan kızıllığını tutmadıkça orman gibi yanarak
yatağında kıvranan nehir yarası ellerimi ellerine alarak
yavruağzı düşlü bir dut yaprağı gibi düşmez mi yiğit yere
off, cânâ !
Yarab!
bir şair
yürek kanını döken şehittir toprağına
öldükçe dizemizle yeşerirken sonsuz bu cennet
bize yakışır şiir
elbet şair değildi Peygamber
* (1)Yasin Suresi ,Ayet 69.
*(2) Yasin Suresi ,Ayet 65.
4.
Şimdi bu ayetleri okuduktan sonra şiirde aşkı anlattın mıydı cinselliğe, birini övdün müydü keza yine öyle. Ben yine de hem şiir yazmayı hem iman etmeyi bırakamadım. Bu yüzden gerek yorum yazmaktan çekineler endişe etmesin. Ben dini inançlarla uğraşma aylaklığı yapanlardan biri değilim. 'Susamam Cana ' şiirime gelince ayet açık. Anlaşılmasındaki sıkıntıdan, okuyucunun benim ayete karşı çıkışımı düşündüğü kanısıyla şiirin en sonuna tek bir dize ekledim, şimdi sanırım şiirle ilgili yorumlar değişecektir. Bu sıkıntıya rağmen hala beğeni taşıyan sözlerinize incelik dolu yorumlarınıza teşekkür etmeyi bir borç bilirim. Sağ olun.
3.
Başkalarının gözündeki çöpü büyütürler, fakat kendi gözlerindeki merteği görmezlerdi. Bu yüzden şairi izleyenler sapık kişiler olacaktır.
%...
2. her vadide başıboş gezinip durdukları [her konuda doğru yanlış demeden fikir ileri sürdükleri] ve genellikle süslü sözlerle kötülük işledikleri bildirilmektedir. Şairler, özellikle de geçmişin şairleri, dalkavuklukla bir şeyler koparmanın yollarını ararlar, bunu yaparken yalan ve iftiradan çekinmezler, diledikleri kişileri yerin dibine batırırlar, dilediklerini de yüceltirlerdi. Böylece halka yalan yanlış fikirler aşılayarak kamuoyu oluştururlardı. Bu sebeple eski devirlerden beri şiir silâhtan daha etkili, şair de silâhşordan daha güçlü olarak kabul edile gelmiştir.
O dönem Arap şiiri cinsellik, aşk hikâyeleri, içki, kabilesel nefretler ve kan davaları, atalarla övünme gibi konular üzerineydi. Bu konularda yazılan şiirler yalan, abartma, yersiz suçlama, gereksiz övgü, boş söz, övünme, hiciv, çok tanrıcılık ve müstehcenlikle doluydu. Şairler ise hep yalan söylerler, şiirlerinde söylediklerinin aksini yaparlardı. Meselâ şiirlerinde cömertlik, dünyalığa ilgi göstermeme, kanaat ve saygı temalarını işlerlerken, kendileri günlük hayatlarında bütünüyle cimri, korkak, servet düşkünü ve bencil bir tutum sergilerlerdi.
%..
1. Değerli şiir dostlarım, Yasin Suresini henüz okula gitmeden önce yaşadığımız yerdeki herkes gibi köyün camisinde Kuran'la ezberlemiştim. Oysa Kuran'ı ezberlemek değil anlamak gerektiğini yine kutsal kitap emrediyordu. Üniversitede iki yıl Arap kültürde Arapça öğrenme olanağımız olunca anlamına da kısmen de olsa ulaşabildim. O şiir yazmak için ve esinlenmek için ben de zaman zaman güzel bir kaynak oldu. Kuran okunduğunda ve onu anlayabildiğinde bir yüreğin esinlenmemesi de olanaksızdı. Üniversitede Cemal Süreya'nın 1976 yılında Ada Yayınlarında çıkan kitabı â??Şapkam Dolu Çiçekleâ?yi okuma olanağım oldu. 54. sayfasında â??Şuara Suresiâ? başlığını taşıyan yazısını okuduğumda düşünmeye başladım. Etkilenmiştim yazıdan. 224,225,226. ayetlerden söz ederken â??tanrının şiir görüşüâ? diye nitelemişti. Neydi bu ayetler ? Şöyle deniyordu Kur'an'da: â??224. Ve şu şairler; şüphesiz onlara azgın sapıklar uyar.
%..
ilk önce sait beyi güzel şiiri için tebrik ederim.
bildiğim ve anladığım kadarı ile Hz.Muhammed'in peygamberliğine inanmayanlar dolayısı ile ona vahiy indiğine de inanmıyordı. ayetleri şiir olarak kabul edip kendisinin yazdırdığına veya yazdığına inanıyorlar, ilham kaynağını sorguluyorlardı. Ayet; ona yaraşmazdı demekle, onun ahlaken üstün bir vasıfta olduğunu, insanları kandırmadığını, ilettiklerinin Allah kelamı (vahiy) olduğunu bildirmektedir. Ki Allah kuran da hepiniz bir araya gelseniz böyle bir kitap yazamazssınız da demektedir.
dolayısı ile şiir in aşağılanması söz konusu değildir. Allah'ın "oku-düşün" emirleri var iken!
tekrar tebrik ve saygılarımla