Susuyorum
diken tarlalarında yalın ayak
yürümeyi göze almaktı seninle yaşamak
kana buladığın takvim yapraklarında
savrulurken ömrün baharları
sevmeye çalışmaktı kış yalnızlığını
sensizliğin o soğuk ağrısında
içime bir hüsran çekiyorum bu gece
kahrolası bir öksüzlük çörekleniyor yüreğime
şiire çözülüyor düğümlerim
bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır mı ?
çevirsem zamanı tersine
sussam ölesiye
aşk yine konuşur mu ?
...
kan damlıyor geçmişin parmaklarından
ihanet
aşkın soysuz katili...
bir kar tanesi binlercesini tetikliyor
her acı binlercesini doğuracak biliyorum
korkuyorum
kıpkızıl bir ayrılık düşüyor bembeyaz tepelerine istanbul'un
durduramıyorum...
bugün yutuyor bundan sonralarımızı ansızın
düşüyor maskesi bunca yıllık dostluğun
aralanıyor perde yeniden
tanıdık kederler selamlıyor
yol kenarlarında boynunu bükmüş tozlu manolyalar
kar taneleri hapsediyor yeşilleri
buz tutuyor bütün özlediklerim
düşler getiremeden istanbul'dan
öpemeden mutluluğu alnından
kendi masalında kayboluyor çocuk
şimdi bir kitabın ön sözünden topluyor ümitlerini
üşüyor minik elleri
üstüm başım söylediğin sözler
ölesiye derbeder
ölesiye yorgun
çoğalıp ağırlaşan yalnızlığımda
giderek eksilen bir çocuğum
hayatın verdiği sus payıyla
gözlerimde söyleyemediklerim
sırtımda hikayem
susuyorum
susuyorum
susuyorum
bence bu susuş işe yaramış şiire dökülmüş duygular👍👍👍 günün seçkisine tebrikler👍👍👍
sırtımızda yürüdükçe çoğalan hayat,giderek eksilitiyor çocuksuluğumuzu,ne yazık...susarak yazıyoruz işte bazen böyle...
çok güzeldi.
sevgimle
mükemmel demek az gelir tebrik ediyorum Dilek hanım.
Şaire, hayatın acılarını canını acıtan bier dikene benzetirken, sonunda hayatı bütünüyle kabullenmesi gerektiğini anlayıp iç dünyasına çekilirken susması gerektiğini de biliyor
Tebrikler Dilek hanım
şiiriniz güne yakşmış Dilek hanım..
tebrıklerımı bırakıyorum