Tarihin Bilincinde Tomurcuklanıyor Kuruyan Ağaçlarımız

yarasalar zorladılar mağaraların duvarlarını
sıyrıldılar kınından, tepelerin ilahları oldular
okşadılar düşmanlık dağının şakaklarını

şarap sarhoşu sakallardan dökülüyordu kin
diziliyordu acımasızlık kehribar tespihine

merhametsiz bir imgeye takılıp kalıyordu parmaklar
kurumayan imzalarla, bir neslin adı kurbana çıkıyordu
kalplere saplanıyordu keskin tırnaklar
ölümler sonsuzlaşıyordu

kıyılarını infazların süslediği ağızlarında, kelle hesabına
isimler taşınırken çarmıhlara, taş çehreler heykelleşiyordu
her gün biraz daha taşlaştılar
taşlaştıkça kamburlaştılar
kendi evrimini yaşadılar her cinayetten sonra

yok edişi desen desen giydiler
kökten kazımak isteyen, ali kıran baş kesenler

kimdi, neydi, nereden geliyordu, emdiği sütün damarı kimdeydi
bileyledi kılıcını yezit, ok gürledi
inledi kerbela
gelmedi insafa kuru taş su vermedi

toprağından koparılmadan önceydi, kökü derindeydi
adı İmam, adı Cafer, adı Hüseyin'di
öldü insan
öldürdü insan
paslanmış tarihlere gömüldü insan

Hallac-ı Mansur'u, Nesimi' yi Bedreddin 'i asan
kadınları kızları cadı diye yakan
tekbir getirerek, ağzının salyasıyla kin kusan insan

kazma kürek, tahta sopa, demir çubuk
kurşun yağdı oluk oluk
ve gaz -ve katran, ne cam kaldı ne çerçeve, ne de kapısı çarpıp duran
ırza geçti karın deşti, kundak söktü
yerler kızıl-kan
adı Maraş, adı Kahraman

fetva verdi- sırt sıvazladı, mehdilerin-imamların yazan kalemi
kin kustu salyalı dili
ne adınaydı, kim içindi
basıp geçti kömürleşen çığlıkların üstünden
elhamdülillah dedi

bin kat daha çoğaldı yedi başlı ejderhanın alevi
her cüsse bir silah, her düşünce bir mermi
canlar ölümün menzilindeydi

orası neresiydi, o hangi şehirdi, kara yeller esti sokaklarında
gözyaşı kana-kesti
kulağı sağırdı, gözü kördü, hiç kimse duymadı anaların iniltisini

taş yürekler neyi anlatır gözlerine bakınca
gül açar mı soluğunda
adı nedir
gazi midir, katil midir Madımağın

sustular bedenlerin yangınına, duman kokusuna
sustu yol yolak, yağmurlara uzak topraklar sustu

gözleri karanlığa açılan pencere
çılgın korosu ile girdiler silip süpürmenin yörüngesine
rengarenk nefretler uçuştu putlarında
uzadı bacakları suçun

karanlığın çatlayan kabuğunda inanç bahçıvanları
ölümlerden ölüm beğendiren, çağın kambur cellatları
budarken fidanları

varsın kazıya dursunlar
tarihin bilicinde tomurcuklanıyor kuruyan ağaçlarımız
bahçelerimiz ülke kadar büyük şimdi

25 Ekim 2009 76 şiiri var.
Yorumlar (24)
  • yaşamın gerçek karelerini şiirsi bir destan gibi her zaman bir yanımızı acıtarak güne düşüren usta kaleme

    tebriklerim çokca....

  • 15 yıl önce

    👍harika bir şiir okuttunuz aynı düncenizle bütünleşmiş gibi kutluyorum..😭

  • 15 yıl önce

    1 numaralı yorumumda "Ara sıra benim şiirlerime ya da kimi şiirlere yorumlarda 'mükemmel" tartifi yapılıyor." cümlesinde "tartif" diyerek yazım yanlışı yaptığımı farkettim. Doğrusu "taltif" olacaktır.

  • 15 yıl önce

    unutmadık ...unutturamadılar , unutturamayacaklar..sende unutmamışsın , bu yüzdendir ki her daim dilimiz acı ,sazımız hüzünlü sonsuza.. emek harcamışsın ..eline sağlık

  • 15 yıl önce

    İfadesi zor bir konu,yanlış anlaşılmalara meyleden bir konu şairin elinde şekillenmiş olan..Yaşadığımız katmanda öyle çok oluşum varki gözardı ettiğimiz,düşüncelere sarmaktan korkar olduğumuz bunu bir taslak kabul edip madalyonun öbür yüzü diye tabir ediyoruz ya ne yazık bu öbür yüzünü açık seçik gözler önüne serebilen bir elin parmak sayısını geçmez..Helede bu denli kapsamlı,isabetli saptamalarla.. Üslup olsun,vurgu olsun dört dörtlük tabiriyle özdeşleşmiş şiirde..

    Son zamanlarda bahsi geçen bir buluşa değinmek istiyorum;beyindeki yansıtıcı(ayna) nöronlardan..Öyleki bir kişinin birşeyleri yaşarken beyninin hangi ilgili merkezi devingense izleyen,gözlemleyen içinde aynı durum geçerli oluyor..Ki şair hangi ahval içinde yazdıysa ziyadesiyle hissettiriyor aynı coşkusuyla,tonlamasıyla..Bu sebepten ilintisi olduğunu düşündüğüm bu bilgiyi paylaşmak istedim.. Böylesi hissettiren günün şiirine akabinde şairine tebrik ve teşekkürler.