Tek Başlı Saklambaç
çocuktum, dünya gözümde büyük
pamuk şekerim kadar tatlı mutluluğum
kemikten bir bilye kadar yalnızlığım
yumruğum kadar küçük
çocuktum, günah hala inmemiş yeryüzüne
gülüşlerim kadar pespembe
gözyaşlarım kadar ıslak gökkuşakları
uçmak, ah uçmak
uçurtmamın ipinin yettiği yere kadar
salıncağımın çıktığı kadar gökyüzüne
bir yerlerde hayallerim
uçsuz bucaksız
ve büyüdükçe ayaklarım, küçüldü dünya
mutluluk anlara böldü kendini
umutlar pamuk şekerlerini
sattı birer birer, sonra birileri
getirip önümüze koydu yalnızlığı
neresinden tutsan sessizlik
neresinden baksan kimsesizlik
oyun sandım önceleri
saklambaç misali, herkes bir yerlere
saklamış olmalıydı kendini
ansızın çıkmalıydı biri bir ağacın ardından
sonra koşmalıydık, bağırmalıydık
kahkaha atmalıydık biraz da...
ah, yalnızlık
tek başına oynanan bir oyun
tek başlı saklambaçlarda.
büyüdüm, kötülük kabuslarımdan çıkıp
dosdoğru önümde dikildi
gökkuşağının renklerini çaldı birer birer
bir siyah kaldı geriye
ben, biraz da beyazı tuttum
içimde bir yerlerde, sakladım
yoksa kim uçuracaktı beyaz güvercinleri?
kim yarışacaktı diğer uçurtmalarla?
kim kuracaktı hayalleri ufkun ötesine?
ben bir tutam beyazı
yol göstersin diye, oynadığım saklambaçlarda
hep içimde tuttum.
sonra insanlar belirdi, taş kentlerin
kalabalık sokaklarından çıkıp geldiler
birisi, başkasının hayallerini çaldı
öteki, bir başkasını bıçakladı
o da ne!
bir zamanlar dengede durduğumuz
tahterevallinin üstünde
pazarlıklar başladı.
çakır gözlü çocuklar, yerlerini
aç gözlü insanlara bıraktı.
kalemler, kanatları beyaz güvercinler çizerken
kağıtlara, kanatları metalden bombalar çizdi
çocuktum, dünya gözlerimde büyük
uzadım, büyüdü yalnızlığım
çocuktum, en sarı güneşleri çizerdim
büyüdüm, ateşten masallar yazdım
ben, biraz beyazı tuttum
biraz da çocukluğumu
unuttum...
Yine döktürmüşşün kuzen hayatıma anlam karan şiirlerinde olmasa hayat çekilmez olaçak