Tende Uçurum Yanıkları 4
//Bir beyaz inci zarafetinde
Yüreğime damlat sözün aşını
Bir çentik daha düş soğuk duvara,
Gamzeme damlat gözün yaşını
Bakma tenime dokunan harın azgınlığına
Döküver sedanı sızım üstüne
Durma sazım, lal olmadan dilim
Ser gönlüme Anadolu'dan kilim
İçli bir türkü yak sıra gecelerimin kınasız parmaklarına//
Bir ağıt serpilir nefesimize
Besteler deva bulmaz
Kürek çeker ahuzar
Ben ölürüm o vakit
Hüznün cevheri efkârında...
Şüphesiz pelerininde gece ,ay kusar siyahınca Gülizar
Savrulur dağlarımdan kırmızı beyaz sarı
Yaprağın kaderi bu sararmak solmak
Zihnimde kör bir kuyu
Yusuf'un gözlerinde ıslandı yüzüm
Tüllerine bürünüp geceye döndü günüm ...
İnliyor endişeler boz bulanık sularda
Kıt kanaat düşünürken şaşkınlığım
Gözlerimin yivine devrilir incilerim
Ana dilimle öğrendiğim cümleler sıralarım
Kedere boğulurken
Arınmaz hicranım yağmur damlalarından
Öte gitmez ömür dikenlerim
Çoğaltır sızgın alkanlarımı da
Duvarları yankılanır gönlümün
Ses kesiği perdeler dualarımı
Sel gibi yaşlar hıçkırık kıyısında
Gam götürür geceyi görmez kimseler...
Siyah bir sürme çeker hüzün sahillerime
Fora yelken yol aldıkça
Çekilmez düşlerimden satır arası iç kanamalarım
Ne kumdan evlerim var artık
Nede devrik tümcelerim
Kurgulu gecenin avazında korlanır anılarım
Küllenir tüllenirim her defasında
Gitmez sürgünlüğüm, asılı kaldıkça sonbahar çıplaklığı gözlerimin içinde
Tarumar kuş yuvalarının çığlığında can ağrılarım...
Alın yazısı eğrilir hüzün toprağına ,sarı yanık bir iz yansır aynaya
Ebabil dudağından dökülünce dibe vuruşum
Kutlu bir zafer yankılanır çember yuvarlağınca
Gidenlerin gözlerinin izlerini toplar uykusuzluğum
Boğulurum gözbebeklerinde anıların
Çığlıklarım sessiz doğar müstesna isyanıma
Bir çekimlik dumanında sigaramın solgun menevişlerim.
Erbabım, ruhumu adımlayan yalnızlık
Kaybetmişken gökyüzü otağında kanatlarımı
Pelikan üzüntüsüyle çıkmaz sokakların başında
Dal köprülerde yürüdüm kırıldıkça yollarım
Gölgeler içinde ölesiye yaslı yüzüm
Bilmiyorum ki prangaya mı vurmalıydı yazı baharı,
Yoksa rüzgârında yeşilin alevini söndürüp
Hüznünde baharı darağacına mı asmalıydı
Sonra avutmalımıydı giden dünlerin kırgınlığınca yorgunlukları...
Bilemedim.
Bildiğim tedariksiz
Düşlerimde kelebek tozu kırıntıları
Şafak serpintilerince isimsiz yıkımlarım da
Ritmi bozulan nabzımın
Kızıl mahzenlerinde kalbimin ışığının kesildiği
Korkudan, hüzünden, ölümden
Firari gidişlerin peşi sıra
Her defasında bir çeltik daha eksilen dünden...
Uzaklarım yakınlaştıkça
Yakınlarım uzaklaşır ne fayda
Ölesiye korkuyorum
Ölesiye bıçkın bakan özgürlüğün
Zincirlenmiş çıkmazında ölesiye esaret bakınırım
Poyraz dokunuşlarda titrer gözpınarlarım
Ve bir yıldız aksa gökten bir ömür daha
Bir ömür daha
Susar sarp yollarında âlemin, avare hikâye deminde salınır anılara
Bense şehrin varoşlarında seyre dururum
Hüzünkar feryadımla durmadan avunurum
En çok sus halimden öykünür lal hızmalı türkülerim
Öksüzlüğüme ağıtlanırım
Yağmur küsken şehrime
Devri geçmişin suskunluğuna bizar
Kapanır perdeler inceden ince
Bir yığın pembe hayale...
Geç mi kaldık sır saklı gülücüğe?
hazal bu seri devam etmeli,
en çok;
Bir ağıt serpilir nefesimize Besteler deva bulmaz Kürek çeker ahuzar Ben ölürüm o vakit Hüznün cevheri efkârında...
deminde...
sevgiyle kal...
Güzel şiiri yazan yüreği ve kalemi kutluyorum. Sevgiler. 👍👍👍
durgun sularda yangin tene şiçramiş kivilcimlari şiire düşmüş yorgan yanmasi gibi için için uzun bir süreç yansimiş satirlara. sevgimkere saygimkere
Kelimenin tam anlamıyla "VURULDUM"
suçludur dizelerin,bilesin meleğim..
ne denirki hazal bacım
yürekten kutlarım
sağlıkla hep mutlu kal