Üç Palmiye
güneş, elinde fırçasıyla gökyüzünü boyuyordu
ne kadar da sakin karşılıyordu bunu
o nazik maviliklerin ufku
sessizlik
gündüzün en güzel saatinde
kuşlar uzaklaşırken oradan delice
etrafa yayılıyordu
masallar okunası
hikayeler gerçekten anlatılası bir hal alıyordu
küçük sincap, ayak parmaklarıyla
uzaktan uzağa hem koşturup
hem de hasret giderirken
kaybolanlar
kabaran meraklara beyaz hüzünler ekliyordu
ortalık
gri bir bulutun insafıyla
ve renkli renksiz yağmurun damlalarıyla irkiliyor
taşın altında ezilircesine ah ediyordu
gece oluyordu
karanlık hüküm sürüyordu
herkesin bilipte
hiç kimsenin gitmediği bu çeşitli yerde
üç palmiye ağacı
sıkıca birbirlerine sarılıyordu
ve gece oluyordu
ardından
ay, kendini yarım şekle sokarak
en tepeye
en uzağa
en görülmedik mekana
kendini asıyordu
görünüyordu bir şeyler
ve sanki bir şeyler ters gidiyordu
o kadar düz yol varken
birden
mor dağların ardından görünen söz yumağı
içi boş zihinlere anlatılıyordu
raks ediyordu zaman
okunan kitaplardan arda kalanlardan bir demet
daha tüyü çıkmamış bir çocuğa
törenler eşliğinde
içinden bir parça çıkarılıp
hediye ediliyordu
bu tek sayfalık ama hiç bitmeyen parça
yalnızlığın ikizi oluyordu
herkes onu öğrenip
bunu yaşatıyordu birbirine
oysa ki tüm hayata inat
üç palmiye hala birbirine sarılıyordu
an gelince
üç ses sesleniyordu az öteden
biri umut
biri sevgi
diğeri ise hayaldi
bu üç ses
o üç palmiyenindi
bize kendi isimlerini fısıldıyorlardı
bütün yeryüzü insanları ise sadece dinliyordu
ki sadece dinliyordu...
13.08.13
Umutlar, sevgiler ve hayallerimiz... Hayatın anlamları olsa gerek.... Kutlarım...
İlknur,
Özlemiştim şiirlerini😊
Sen hep yaz olur mu?
Kutlarım...
👑👑👑