Yanık Lodos
Isırgan otuna çalan gece
Duvarlarda silüeti donmuş gölgeler
Camda gündüzden kalma çırpınışlarının
Son demlerini yüklenmiş kelebek
Valizini toplamış Ay
Fonda yanık bir sela...
Sükunet yada sessizlik...
Belkide bir çoğumuzun derinliği
Kaç yastıkta kaç rüyanın birbirine sarılıp
Üzerine fırtınadan kalma çiğleri çektiği saatler
Yada yazdan kalma
Yanık lodosa kucak açmış yürekler...
Ağaçlar bile tıp oynuyor
Aynı okul sıralarında
Öğretmenin bizleri susturmak için oynadığı oyun gibi
Öğrenmemiz için
Bolca dinlememiz gerektiğini unuttuğumuz günler gibi
Evin duvarını yalayıp geçen kağıt parçaları
Kaç savrulmuşluğun satırını taşıyor kimbilir
Dışarda koparmak isteyen rüzgar
İçimde çakılmak isteyen nabız...
Bıçak sırtı gibi zamanı yaran yelkovan
Kendi acımasızlığında kaybolmuş akrep
Nasılda vuruyorsunuz çehreme...
Pervazları sıkıca tutkallanmış hayatım
Nasılda ıslık çalıyor
Aynı rüzgarın kapı eşiğinden geçişi gibi...
Ruhların çığlığı gibi...
Neden herşeyi bırakmak yerine bir yerlerde
Kendimizi bırakamıyoruz ki unuttuğumuz yerde?
Ümit nehirlerimizde
Neden yıkayamıyoruz kırıklarımızı?
Susan zaman
Akan tarih...
Tekerrürü bol bir seranat
İçinde gözyaşı bol
Altı kahkaha ile çizili satırlar...
Karmaşanın tam göbeğinden
Çalılıklara sarılmış düzlükler
Avuçlarda başak tazeliği
Ayaklarda cehennem ateşi...
Kimbilir daha kaç gece
Ucubucağı kopuk çayırlarda
Isırgan otuna çarpacak gözlerim...
Yinede hepsini toplayıp
Göğsünde acı acı öğüttükten sonra
Yıldızları yorgan yapıp
Nefes aldığını farketip uyumaya değer...
"Evin duvarını yalayıp geçen kağıt parçaları Kaç savrulmuşluğun satırını taşıyor kimbilir"
bunu çok yi anlıyorum..
ısırgan otu-ki binderde devadır bitkiler aleminde- yapraklarına değen gözleri kırmızıy a çevirir..
yaşadım- oradan biliyorum..
Sende bil ki benim yaralı nazlı kuşum,o şifaydı şiirin sabah sabah kanayan başka bir yaraya..
kalemine sağlık.. sonsuz nazarboncuklarımla