Yarın Olmasın

Neler geçiyor aklımın dar ağaçlarından
Bir bilsen...
Ve neler düşüyor topraklarımın sığlarına
Bir görsen...

Yine kaşlarını çatıp kızacak
O gözbebeklerininde sakladığın sevgini görmemem için
Gürgen dalı kipriklerini kısasacaksın bana,
Biliyorum...

Ama yarın olmasın....
Hatta yarın hiç yaşanmadan atlansın!

Boynumu büküp gittiğinden beri
Hiçbir plağını dinleyemiyorum artık,
Çizeceksin diye nasılda kızardın bana...
"Bütün makamları makamsız eyledin çocuk!"
Sesini duymasam da,
Sevdiğin hiçbir türküyü de mırıldanmıyorum...

Uzaktasın ya hani...
Tüm tren seferlerini,
Uçakların kalkış saatlerini
Otobüslerin varış yerlerini ezberledim yarına dair...
Gelmeyecek, gelemeyeceksin ya hani...
Kendime söylediğim
"büyüdüm diye götürmedi beni bu sefer"
Yalanıma inanmak istercesine,
Erteleyen ne varsa döküyorum bugünden!

Uzaktasın, gelemeyeceksin bu sefer...
Halbuki,
Ben lisedeyken ilk uzakğa gönderilmiştin
Hatırladın mı?
Ama yinede çıkıp gelmiştin
Sabahın ak ışığında baş ucuma varıp alnımı ısıtmıştın...
Bu seferde göreve gittin yalanı uydurdum kendime işte...
Kabul edemedim geride bırakmışlığını...
İnanmak istiyorum her canlının kızacağını bile bile...
Babam uzakta, ama dönecek diye!
Kaç kez haykırdım sessizliğimle biliyor musun?

...

Penceremin önündeki çiçekler bile küs bakıyor halime
Gittiğinden beri bahçedeki akasya sessiz...

Ya ben?
Altmışdört gündür ne yapıyorum bir bilsen...

...

Seni bıraktığın toprakların kokusu tırnaklarımdan
Başucuna dikilen mermerin rengi yüzümden çıkmadı daha...
Uzun bir süre daha alışamayacağım yokluğuna,
Hep bir kokun, hep bir sözün dokunacak saçlarıma
Koltuğunun kenarından geçerken dokunacak parmaklarım eline
Dönmeyecek yüzüm
İşitmeyecek kulağım
Orada olmadığını biliyorum ya,
Aldığım her nefes sızlatıyor genzimi...

Kucağına ilk verilişimin gününü
Dudaklarından bıkmadan dökülen
"Çilemin bilmem kaçıncı yılı" cümlesini duymadıktan
"Kime çektin ki bilmem" söylenmelerini işitmedikten sonra
Kutlamamın ne önemi var ki...

...

Ah bir bilsen bu bahar sabahlarında
Yüreğime bıraktığın koca bir boşlukla
Sonbahar yeli gibi ordan oraya esişimi...

Giderken açık bıraktın kaburgamı
Ceryan yapıyor, üşüyorum desem
Güleceksin gene bana...

Ama öyle!
Üşüyorum...

Gittiğin yerde abimi de bulmuşsundur belki,
Belki,
Oturup ordan çekiştiriyorsunuzdur da beni,
Sana neler çektirdiğimi,
Nasıl kızdırdığımı...
En çokta inadımdan şikayet edersin bilirim!
Selamımı ilettin mi abime?
Onu çok özlediğimi ?

Hani..
Yarın sabah olmadan
Yine eskisi gibi,
Sabahın ilk ak ışığında konsan alnıma
Sıcacık ellerinle saçımı geri itip öpsen,
Kulağıma "uyan başbelam" diye fısıldasan
Açsam gözlerimi
Kundağa gircem ben! diye söylensem yine
"Akıllanmıycan sen " diye gülsen,
Otursak şafak karşısına,
Koysam başımı dizine
Yâd etsek eskilerimizi
Her yıl dönümümüzde olduğu gibi...

...

Yokluğunu yaşayarak yaşlanacağım yarın
Olmasın...

...

12 Nisan 2010 76 şiiri var.
Beğenenler (22)
Yorumlar (17)
  • 14 yıl önce

    Sayın Gülşah Arife Hanım ve sevgili Sait abim,

    Değerli yorumlarınız ve su serpen düşünceleriniz için teşekkür ederim...

    Sevgi ve saygılarımla.. 🙂

  • 14 yıl önce

    2. Bir babaya yazılan şiirlerinde anneye yazılan şiirlerden farkı yokmuş. Bir babanın 'baba' olabilmişliğinde neler saklıdır onu anlayan kızların yüreklerine sormalıymış. Bir baba kızına karşı serçeyken ona gelen kötülüğe karşı acımasız bir kartala dönüşüver miyor mu yıllar geçse de. Gittiği gün yıkılır üç ayaklı ocak demiri, ne tencere kaynar ne ocak yanar yanan tek şey vardır yürek ve 'uzaklarda çok uzaklarda bir toz havalansa dününden giden at geliyor sanır gözlerimiz ıslanır pencerenin önünden'

    Bir baba olarak arkamızda bıraktacağımız kızlarımızın duygularını gitmeden yansıttın ki bir kez daha ölümün acı değil ayrılığın ıstırabının zor olduğunu duyumsattın. Tebrikler İlayda Hanım.

  • 14 yıl önce

    Off,başaladı yine anne şiirleri. Beni bu günlerde bir elem sarar ki çıkamam el gün içine. Mayıs ayı daha gelmeden anne kokuları kaplıyor dört bir yanı, anne için akan gözyşları nisan yağmurundan başlıyor dökülmeye ve bir tuz kaya gibi eriyip tükeniyorum işte!

    'Seni bıraktığın toprakların kokusu tırnaklarımdan Başucuna dikilen mermerin rengi yüzümden çıkmadı daha... Uzun bir süre daha alışamayacağım yokluğuna, Hep bir kokun, hep bir sözün dokunacak saçlarıma Koltuğunun kenarından geçerken dokunacak parmaklarım eline Dönmeyecek yüzüm İşitmeyecek kulağım Orada olmadığını biliyorum ya, Aldığım her nefes sızlatıyor genzimi..'

    En çok duyguları derleyebilmek ve gerçek çığlığı şiirle çıkarabilmek ancak aradan zaman geçince olabiliyor. Çünkü tüm yaşamını gözden geçirme olanağı oluyor. Onlarsız bir yaşamın ne kadar büyük bir boşluk olduğunu yaşdıkça, zaman geçtikçe sıkıntıda tutunacağımız o dallara ellerimizi uzatıp ellerimiz boş kaldıkça daha derin anlayabiliyoruz onlarsılığı .

    Yaşamının mektubu olmuş ve ruhlar alemine giden gam yüklü bir mektup varsa bu şiir olmuştur o.

  • Sayın İlayda,

    Şiir hislerin esinlerinden oluşturduğu bir sağanak,

    bir babaya sunulan sözlerin en güzeli olmuş şiiriniz,

    insan olarak yaşamın vazgeçilmez temelidir baba ve anne.

    Sevginin ulaşılmazı, içselliğimizin tutarlılığı, ruhumuzun arınmışlığıdır şiir...

    Aslında konusu ne olursa olsun güzellin estetik duyumunu sunarken

    ruhumuz ve yaşam gücümüz çoşkun bir atılımın peşine takılır...

    Hassas yüreğinizi ve kaleminizi kutlarım...

  • 14 yıl önce

    Hakan bey, şu zamana kadar şahit olduklarımdan öğrendiğim birşey var ki, o da insanların hayatlarında öyle veya böyle bir şekilde özlediği, sevdiği anne/baba oluyor... Bu hissi yaşatabilmiş isem sana, ne mutlu bana.. Teşekkür ederim... 🙂

    Hatice ablam, kıyamam hüzünlü gözlerindeki nura... Yanımda olmaya çalışıp sıkı sıkı sarıldığını biliyorum, varlığı ile kendimi şanslı hissettiğim büyüklerimden, sevdiklerimdensin... Cümlemizi korusun inşallah.... 👧

    Elif hanım, sağ olun... 🙂