Yasın Perdelediği Sesler III
/sufice bir söylem edinip yağmurun yağışına
ve senin gözyaşlarına
sesimle damlalar düşüreceğim
hiç saklanma koynuma.../
yağmur
kırkgözün kapısında nöbetleşe uyuyan
sûret ve yalan
kelimelerin düğümlediği suskuyla sevişirken
ölümün uzak bir ağrıya dönüşen gözlerinde
durmadan yağan yağmurun fotoğrafını çekiyor
çekil aradan tanrı
yağmur bu
melek değil günahkârı arıyor
göğsümün içine yasladığın bir ayna parçasına bakarak
yalnızlığın ruhuna doğru süzülmek
denizin üstünde kavis çizen martının özgürlüğü
hikayedir uçmayı istemesi
çünkü böyle öğrenmiştir anlatıcıdan kaderini
kaderi kanla yazılmışlar korkmayın
sadece ıslatacak
çünkü kanat değil kanatanı arıyor
iki nokta arasında gün doğarken
yedi kat arş-ı aşk'a koşar insan
pişmanlığın koynunda sabahlamış huzur
ne mutlu ki çıplak bir bedende ikrar
hangi damladır ki ayrılık kalesini yıkar
yıkanan gururun kirini avutanlar saklanın
kalbinizde kalan
beyazı değil lekeyi arıyor
bir yezididen duyunca ateşin bedenle aşkını
çığlığının akortsuzluğu mırıldanır
içimde yasın perdelediği seslerle
ki
yağmur makamında
gayya kuyularında inleyen sensizliğim
ağlak ruhumu keşkelerle ıslatıyor
şimdi tam zamanı
hadi birlikte dinleyelim
çık balkona...
alicengizoyunu
(...artık aşk durağında beklemeyeceğim, nasıl olsa içerde de ıslanıyorum...)
"Ben bi balkona çıkıp geleyim" dedirtti şiir.👧
Kutlarım sevgili şair...
bilirim istanbul yağmurlarını yüreğimin kaldırımlarına çok damla düşmüştür 😡 (... duraklardan uzak dur o zaman)
yağöur başladı şuan istanbulda oktay...zaman dem zamanı...:-))))
vuslat mı? belki o başka baharlara...
/Vuslat düştü geceye/
yalnızlık'da bazen aşkın kırmızılarına soyunur aramak-aranmakla aşk yüreğimizi çalmaz
yağmur damlalarıyla temayı öpüştürmen çok şiirseldi...