Yaşlılığın Asası
Şehirler geçtim
kasabalar, köyler
kaldırımları ıslak sokaklar
Neresindeyim zamanın?
Hangi gün, hangi ay, hangi yıl
Hangi mevsimler geçti?
Avuçlarıma dolanan saçlarımdan
bilemedim... Kayboldum!
Bir sizi unutmadım...
Ne acı
kıyısız denizlerde
kulaç atmak yarınlara
Ah! Ne acı
oğul dalında
dokunamamak bulutlara...
Sessizce iliştiği pencerenin kıyısında,
karanlık gülüşlü gecenin gözlerinde
uğultulu bir yalnızlığın
orta yerinde kalmıştı
Bakışlarında gezinen hatıralar
ruhunu doyuruyor
gülümseyen ağzını
gözlerinin yağmuru ıslatıyordu
Kaç vakittir
yüzü yollara serilmiş
çocuklarını bekliyordu
hani, onlardı
yaşlılığının asası! ...
Vakitsizliğin bahanesine yenik
annelerinden habersiz
tatil planları yapıyorlardı...
Bilmiyorlardı
sararan güz çiçeğinin
pencerenin kıyısında
yağmursuzdu toprağı...
Bahtsız kaderini düşündü kadın
Şafak sökmüştü
sessiz, yeşil bir çoraklığa
Ölmek, belki düşündüğüm gibi
hafif bir ıstırap değil
Hiç solmayan eksizsiz mutluluğa
teslim edin beni...
Diye bildi
titreyen sesiyle usulca...
Film bitmişti! ...
...
Küçük bir hikaye yaşlılığımızın asası çocuklarımıza...
..henüz erken yaşlı olmaya öyle hissetmeye elbette mecaz anlamda asa olmalı çocuklar her vakitte..güzel anlatılmıştı şiirde sanırım şu dizeler özetiydi duygusunun..
Sessizce iliştiği pencerenin kıyısında, karanlık gülüşlü gecenin gözlerinde uğultulu bir yalnızlığın orta yerinde kalmıştı
teşekkürler ilayda hanım..tebrikler...