Yaşö
Bir ölü kasabası inşa ettim ben,
Meydanın ortasındaki 'Üç Tabut' heykeli
ve tuğlası çamur olan siyah tenli dubleksleri
ve kokuşmuş bir insan kalabalığıyla,
Bir ölü kasabası inşa ettim ben.
Şeker bayramı kutlanmaz olmuştu
Derisi kemiğine yapışmış fukara kadının bir çocuk doğurmasına kadar.
Ardışığıydı aceleci ölüm,
burada,
tevellütün.
Ölmeden yaşayacak çocuğun doğumuna kadar,
İnşa ettiğim bu ölü kasabada.
Haykırdı gazeteci çocuk,
Çürümüş bacakları koşarken kopmasın diye,
Dizlerini tutarak:
Ölmemiş bir... ölü... var!
Ölmeyen ölüye ne denerdi ki?
Buradakilerin yaşamaktan ne haberi vardı ki yaşayanın bir lakabı olsun?
Onun adı 'Yaşö'ydü.
Rönasans kasetleri çıkarıldı raflardan,
danslar edildi.
Yaşasın Yaşö!
Farklıydı, sevildi, tapıldı.
Bir kahramandı.
Farkın aynıların aleyhine olduğuna kaanat edilene kadar.
Ve öldürüldü Yaşö,
Ölüler kentinde;
Katillere ceza yok, buradaki yüksek mahkeme bağışlar
iyi niyetli cinayetleri:
O farklıydı, aynılaştırılılacaktı yalnızca.
Bir ölü kasabası inşa ettim ben,
Ancak göremedim,
Yaşö'yü ölürken;
Çünkü göremezmiş insan,
kendini
ölürken.
Başlığı ilk gördüğüm de acaba harf fazlalığı mı/bir yanlışlık mı diyerekten girdim şiirin sathına,önyargılıydım anlayacağınız.Ama okudukça farkına vardım bir ütopyanın içinde devinen onca haletle önyargınında ölünürlüğü olduğuna.Yine bir intihar meyli,yine bir ölüm senfonisi.Ama farklı bir temayla karılmış bu ölüm.Şair en başından kendi iç dünyasını bir ütopya gibi yansıtmış,yayılmacı bir politika izleyen ölümü tüm duygularına tattırmış.Ve finalde işleyişine tanıklık ettiği ruh halinin ölümünden ıraksandığını belirtmiş.Öyle ya; Çünkü göremezmiş insan, kendini ölürken' Farklı bir tema,aynı nazenin,iç burkan işleyiş.Özetle çok güzeldi yine. Teşekkürler mükellef paylaşımı adına şaire.