Yazgı Karası K/adın
Kanadı
Kırık
Kuşların
Sonu
Ölümdür...
Kendi nefsini dövüyordu
Baştan kara dünyasında
Kömür rengi teninin yavan ışıltısı suçla lekeli
Renklerinin yetisi yitik viran köşkünün
Gözyaşları hıçkırıkla yırtılmış
Burun deliklerinde kül olmuş benliği kokusunu yayarken
Tutunacak çocuk bulamıyordu hareli yüreğinde.
Zulüm yorgunu gövdesi teneşir istercesine ağırlaşınca
Kirpiğinin ucundaki damlaya öfkelenip
Sigarasından derin nefesler alıp üflerdi kaygısını dumanla...
Yüzyılın karası işlenmiş zoraki çehresine
Çoğuna göre mührü kallavi alnının çizgisinde
Oysa meful yazgısının mağduruydu bedeni
Zoraki sevmelerinden
İlkel yetilerin insafsızca iştah kabartmasından...
Dizginlenemez heveslerin kölesiydi
P/aklanmaz yılların suçlusu
Keskin kılıçların ses kesiği suskusu!
Teniyle berdel hayat
Gözlerinin harında diken bitiği yaşlar
Özlemleri sözlenmiş dilsizliğiyle
Duyulmamış hiç sesi...
Dökme gözyaşları öfkeyle kendini savunurken teninde
Yalın ayak suskunluğuna arpa boyu umudu
Gri yaşamın mor gözlü kadını
Çürük gerdanlı dilsiz yosması
Bölük pörçük c/esaretinin parçalarını taşıyordu yüreği
Sığamazken pencere diplerine utangaçlığı
Beyaz kâğıtlara bakamıyordu ahı
Yüreğinin sızılı suretini mısralara indirmek
Yağmalanan adının yönünü çizmek istese de
Yaşam korkunç düşlerini fısıldıyor ay ışığıyla yine...
Ölüm vursa belki umursamaz öfkesi
Soluklandıkça yazgı karası anıları, kınalanıyor ciğerlerine isyanı
Elveda diyemiyor nefesi bedenine
Güneşin çehresi gözdağını lekelemiş umarsız
Kemikleşmiş uykusuz, sedasız kahkahası
Gece çarşafını sıyırınca
Gölgesinden uzak atıyor kalbi
Maskeli seherlerin sancısıyla dilsizleşirken
Ötesini göremiyordu çaresizliği...
Çiğ sütü vermeden bebesine
Usul usul gezinmiş teninde çakalların nefesi
Diz çökse de yalvarışları, nafile duaları tutunmuyor geceye
Yarasının acı gizliliğine bürünmüş yüzü
Gizi diline ruhsuz bir hüzün sürmüş
Çizememiş gölgesinin resmini buğulu aynalara
İlkyazda göçememiş kır çiçeği umutlarına
Ayrılığa yar olmuş bakışları
Kaçak gözyaşları, sızgın ağrılarına tuz kusmuş
Dağ başı uyanışları gibi buz kesiği sırları
Pusuların göğsünde nefeslendikçe
Ve aman diledikçe sus pus olmuş âlimler...
İnsafsız linçlerin mağduru!
Penceresiz memleketin yazgısı kara kızı
Közlüğünde bercesten, müeccel düşlerinle alevlenirken
Dökeceğim içimi kahrınla caddelere
Bir sürgün serçenin gözyaşını içerken hıçkırığım
Ardından ağlayacak kalemim yüzyılın körlüğüne
Ağıtlar toplayacak ellerim
Gri yaşamın mor gözlüsü
Depreminle irkildim
Bekle! belki bir gün dökülürsün kimliğe
Adın okunur elbet sur üflenince
Kalk o vakit Dicle'de p/aklan
Siyahı ıslansın düşlerinin
Ebabil dudağından dökülen sözlere inat
Çözülsün dilin...
Falancanın
Kızı!
(Kayıp)
K/adın?
Ne acı!
/Açılsın beyaz perde,paçası patiskalı bir serçe can veriyor/
K/adın? Ne acı!
Evet!
serçenin kanadı
uçamasın diye
küçükken
kırılıyor.
/sustum/
sevgimle.