23 Ekim 2011 Türkiye Depremi
Başlığı özellikle seçtim. Van yerine Türkiye depremi dedim. Kitleleri bilmem ama benim aklımda öyle kaldı. Bölgemiz için oldukça ağır travmaydı ama benim özellikle bu günü hatırlamamın nedeni galiba depremin doğum günümde gerçekleşmesi.
Doğrum günü mesajlarımı okurken Mardin merkezde sarsıldım. Mardin'de deprem olmaz dedikleri için binadan şüphe ettim. çıkıp etrafa baktım. Çoğu insan fark etmemişti bile. önce aşağı indim sonra acaba deprem Diyarbakır'da mı oldu deyip telaşa kapılıp aile mi aradım. Çok geçmeden televizyonlar haber geçmeye başladı. İlk olarak 6,3 diye duyurdular. Çok ciddiye almayıp yine eve geçtim. olayı araştırmaya devam ettim. çünkü 6,3 bu bölgedeki bir çok yapı için ciddi bir tehditti. Sonra medyaya yansıdı ki depremin şiddetti 6,3 değil 7,2.
Yıkılan bir çok ev olduğunu duydum artık gelecek kötü haberlere ister istemez hazırlıklıydım. Zaman geçiyor ve olay netleştikçe bende düzgün haber alamadığım için ailemi arayıp onlardan son durumu öğreniyordum.Bununla yetinmeyip bir intenet kafeye geçtim.
Hem bazı TV yayınlarında hemde bazı sosyal ağlarda bir nefret dalgası gün yüzüne çıkmıştı. bazıları ağzından kaçırmış, bazıları ise utanıp sakınmadan enkaz altındaki Vanlılara depremi yakıştırıyordu. Aslında bu düşüncede olan insanların olduğunu biliyordum ama bu kadar yoğun şekilde insanların canileştiğini tahmin etmemiştim. Sır tutmayı bilmeyen internet bu sefer çok acı bir gerçeği su yüzüne çıkarmıştı.
Günler geçiyor, depremin tahribatı yavaş yavaş kendini gösteriyordu. her gün ölü sayısı artıyorsa da arada bir çıkan mucize kurtuluşlar insanların acılarını azda olsa dindiriyordu.Bir olay oldu ki ilk duyduğumda inanamadım. farklı kaynaklardan doğrulattım. Yardım amacıyla gönderilen araçların birinde yardım kutularından taş,sopa ve bayraklar gönderilmişti.Bel ki medya üzerinden durup bu olayları fazla deklare etmedi ama inanın hiç bir Vanlı bunları unutmayacak.
Depremin şokunu yavaş yavaş üzerinden atmaya başlayan Vanlılar sığınacak yer arıyordu.Doğal olarak da çözümü devletten bekliyorlardı.Ne yazık ki sık sık İstanbul depremiyle hafızasını tazeleyen devlet baba gelen kış için depremzedelere sadece yazlık çadırlar vermişti. üstellik sayısı da yetersizdi. Çadır ve konteynerlerin olmadığını söyleyen devlet bir kaç ay sonra Suriyeli muhaliflere çadır ve konteynerlerden şehirler kurdu.
Keşke tek sorun yazlık çadırlarda üşümek olsaydı ! Vanlılar, çoğu çocuk ve bebek onlarca canı da Van depremi yetmezmiş gibi yanan yazlık çadırlarda verdi. Bu işte bir yanlışlık var. Olası bir İstanbul depreminden bu kadar korkan bir devlet nasıl oldu da büyük denilemeyecek bir şehirde bu kadar başarısız oldu. Ya deprem mega kente olsaydı, o zaman ne olurdu. Yoksa sorun hazırlık meselesi değilde ilgisizlik meselesi miydi ? Bence öyle, yoksa hangi ülke komşudan gelen yardımları çadırım yok derken ret eder ki. Hangi devlettin insanları öylece ölüme terk etmeye hakkı var? Biliyor muydunuz devlet Van'da yazlık çadırları ateşe veren elektrik sobaların elektrik masraflarını da unutmadı ve koruyamadığı depremzedelere bir de elektrik faturası kesti.
Gazze'ye Afrika'ya Suriye'ye yardım eliniz uzanırken nasıl olur da Van'ı görmezlikten gelip sırtınızı döndünüz.