23 Nisan Ve Beyaz Gelinlik
Daha yedi yaşındayım,ilk 23 nisan kutlamalarına katılacağım.Annem köylü kızı kılığına bürünmemi uygun görmüş,iki yandan örgülü saçlarım,başımda köylü kızı şapkası,alnımda sallanan altın liralar,saten ve sarı renkte ayak bileklerime kadar uzanan lastikli bir şalvar,içimde beyaz şile kumaşından dantelli bir bluz,onun üzerinde turuncu ve sarı tonlarına hakim desenlerin üzerine işlenmiş pullu bir yelek.Kollarımda şıngırdayan altı adet bilezik ve okul topluluğuyla başladık yürümeye.
Sormayın bir homurdanıyorum bir kızıyorum anneme,beni bu hale getirdi diye,hee az kalsın unutuyordum,bir de ayağımda ucu ponponlu sivri ve incecik bir çarık.Hava ise az limoni,yağdı yağacak sanki.Aman Allahım tören inadına geç başlamasın mı,geçitler,marşlar,şiiirler,oyunlar,bizim sınıf büyük makamların önünden geçmeye hazırlanıyor.Ben ise üşümüşüm o incecik kıyafetlerle,ayaklarımı bir oraya bir buraya sürtmeye başladım.
Öğretmenim sordu;
_Ne oldu kızım bir durum mu var?.
Haydi çık çıkabilirsen işin içinden,öğretmenime nasıl diyeceğim ki ben çok sıkıştım.Hemen önlerde beni bekleyen anneme yetişti öğretmenim,durumumu anlattı.Annem çok çabuk halletti işimi.Yine geldim sırama ve bir kaç dakika sonra büyük makamların önünden sınıfça selam vererek geçtik nihayet.Sonra annem ve akrabaları çayırda kutlamalara devam etmek istedi,o zaman siyah beyaz fotoğraflar çektirdik.Küçük köylü kızı ve ailesiyle.O gün tüm zahmetlere değmişti,çünkü o değerlerin bir daha geri gelmesi mümkün değildi.
İkinci sınıftayım,tarihi o an yine geldi.Bu sefer düşünüyor kızıma ne giydireyim.Prenses mi olsun,melek mi ,doktor mu,hemşire mi,falan diye.Daha önce teyzemin düğününde giydiğim,yukarıdan aşağıdaki yırtmaç kenarlarına kadar pullarla işlenmiş,uzun beyaz gelinliği giymeme karar verdi.Yine aynı eziyet okuldan başlayan yürüyüşler,törende beklemeler.Bu sefer başımda telli bir duvak,ayağımda önü açık az topuklu,taşlı bir beyaz ayakkabı,sabahın erken saatlerinde havanın soğuk olacağı düşüncesiyle,iyi ki içine çorap giydirmiş annem,yoksa yine donacaktım.Üzerime ince beyaz bir hırka giymişim,ama makamların önünden geçit sırasında çıkartıp alacakmış annem.Neyse bu sefer üşümeme rağmen tuttum kendimi son ana kadar.Bir de, en öndeyim elime kocaman kartondan,23 nisanla ilgili pankartlar tutuşturmuşlar,içimden öfleye öfleye bitirdim vazifemi çok şükür.Son dakikada olan oldu zaten, başladı yağmur yağmaya,gelinliğim duvağım,saçım başım,ıslandı.Beyaz ayakkabılarım simsiyah oldu.
Lakin çocukluk değil mi işte,tutturdum dönüşte,o çok sevdiğim pembe pamuk şekeri de,pamuk şekeri diye.Tabi annem kıramadı aldı sonuçta,ne de olsa bu kadar zahmete katlanmanın bir mükafatı olmalıydı.Ohhh bir güzel bulandım ellerim,ağzım ve beyaz gelinlikle pembeliğin içine.Sanırım bir tek o gündü,dünyayı toz pembe görüşüm.
Bu eziyeti sağ olsun öğretmenimin ve annemin hatırına her sene katlandım,girmediğim kılık kalmadı.Ne zormuş meğer çocuk olmak.
Ama unutamadığım ve hayatta bir daha geri dönüşü olmayan bu anları yaşamam her şeye değermiş.Çocukluk saflık, temizlik ve masumiyet demekmiş.Beyaz gelinliği ise giymem belki de isabet olmuş,zira bir daha onu giymek nasip olmadı,siyah bir takımla girdim çünkü dünya evine.Şimdi dudaklarımda çocukluğumdan kalan, tatlı bir tebessüme bulaşan pembe şekerin sap'ı,yüreğimde derin izler bırakan,karışık bir mazi var.İşte arada bir böyle kanar.
Not.Çocukluğumda beni hiç bir şeyden mahrum bırakmayan ve çocukluğu en güzel değerlerle yaşatan,beni büyütüp yetiştiren,dünyaya gelmeme sebep olan kadın anneme sonsuz teşekkürler......