Adımsız Yaklaşımlar
Duvarlarımın hissizliğini fark ettiğimde sayısız daralmanın içine düşen bir karşılaşmadır kendimle.
Yürekli bir sorgu ve kaçamak bir cevaptır benim için hayat.
Yolumda titreyen bir gölgeye ilişir gözüm ve şikayet eder durmadan yanılgı.
Bunların dışında başka açlıkların olduğudur asıl konu. Susmak eylem diye düşünülür genelde ki; arsız bir tıkanmadır. Susarsın evde, balkonda, okulda her yerde. Sürrealist bir çarpma sebepsiz sürtünme ve belkide ezilme en berbat harflerle bir konuşmada...
Olmadığım bir insan olmak garibime gidiyor ilk. Annem ve kendimden kaçıyorum durmadan ve kalın cümleler kuran o insanlardan. Gereksiz münasebetlerin karşıt atağıdır sanki şahsıma. Bütün susku içimdedir kaçarken. Kaçtıkça yaklaşır bazı gereksizlikler.
Zorluğuna aldırmadan adımladığın yol kadar güçtür irade. Seninle rezonansa giren en köklü kabahat kolunda iğreti bir sevgilidir bu durumda. Yollar altın olsa yetişemez ardından beklediğin melodi.
Tırnaklarınla eşelediğin her karede kaybolursun. Aptalca sarsılmaktır en son istediğim.
Taş döşeli zeminde düz ayak sevişmelerdir. Hayallere tutunamayan bir gölgedir tenin. Kalp atışın çırpınır boş yere.
İdraki zorlar gereksiz endişe.
Bütün uğultuları toplasan kaç intihar eylemi yazılır geceye. Hiç bir suçun üzerini çizemezsin. Çizdikçe kanar bazı geçmeyenler. Ertelenmiş çığlıklar demir atar, yüzleşmenin ilk bendinde kendi sözleri kanar insanın. Cilveleştiğin her sancı seni temsil eder halbuki. Bütün sarhoş naraları toplasan bir ses etmez beklentine. Yine suskunluk...
Kalp atışınla paralel dürtülere saplanıp giden şehvet yüzsüzü akıntılarda bocaladığım geceler ve gereksiz yükümlülüklerin insana olan mesafesidir asıl korku.
Sataşmaların kendi zihnine sıçrayıp oradan başka organlara atlayıp zıplaması alçakça olsa da realitedir.
Berbat bir teoremin eşliğinde yükselen her şüphenin gölgesi ölçülü sirayet ediştir bedene. Kendinde kaldığın an belki arayışın askıya alınışıdır. Belki de düz ayar geri tepmesi kendine doğrulttuğun silahın.
Annemden öğrendiğim ilk ders; bir ders için erken olduğuydu. O yüzden geciktim sınıfın ritmine. Koşulsuz bir bütünlüğün izlerini arıyorken adımlarımın dışında kalanlara takıldı bazen gözlerim,
aldığım her dersin sonunda yutkundum mutlaka. Bir doğrultma değildi, nefsimi gizlemek de değildi. Şahsımı allayıp pullamak veya kadife dolgulu süslerle boyamak hiç değildi. Saflığın masumiyetle etkileştiğiydi belki sadece.
Erginliğin hepsi ve topu külli iradenin ayazda kala kalması da değildi tabii . Kendimle karşılaşmaktı bu pozda.
Saçma bir karşılaşma diyemeyiz.
Bazen gereklilikler adımsız yaklaşımlar gibidir.
Bir köprünün üzerinde avazı çıktığınca bağıran örgü saçlı kızı kim umursuyordu ki sahi?
Annem umursamadığı için evdeydi. Babam çok uzaklara gitmişti ve yalnızlığım ipek bir giyotindi en kıymetli çözgüsüyle sıktıkça sıkıyor vücudumu ve daraltıyor kendime olan mesafemi.
Sıradan diyorum, pek çok şey sıradan. Çıkıp bağırsam bir deli kadar sustuklarımı haykırsam güneşe, aya, yıldızlara ve en son kalabalığa dinlemeden dinlensem. Bir azize gibi ilahi solusam nefesimi ve yıldızlı bir kavuşma göğün kucağında. İlk konuşmam köprüde olsa yine.
Her şeyi sevebilirim yirmi yaşımda. Oysa on sekiz'im daha...
En aza indirsem sözlerin tesirini. İçimde çırpınan kelebeğin havalanışı kadar mesafedir aşk. Savrulma ertesinde görkemli bir boşluktu düştüğüm... kaldığım... duramadığım...
İnsanlarla aramıza konulmuş derin açmazların olduğu sabah babamın ceketini alıp kapıdan gidişi kadar gerçektir. Dayandığım köprünün korkulukları duvarlar kadar sağlam. Düşmemek canımı acıtsa da...
Elimi tutan gece ve alnımı okşayan rüzgara seslenişim köprüde.
Her düş benimdir şimdi.