Ağaçlar
Ağaç deyip hemen geçmeyelim. Faydalarını aklımızdan çıkarmayalım. O, öyle bir şey ki; bize ihtiyacı yok, asıl bizim ona ihtiyacımız var. Kokusuna, oksijenine, odununa vs. Bahçe işi yaptığımız zaman illa ki üç beş ağaç dikmenin mutluluğunu yaşarız. Onunla konuşuruz, dallarını budarız, meyvelerini yeriz, bitmek bilmeyen sevgimizi ona da veririz. Bu durumda ağaçların da duyguları olduğunu düşünüyorum.
Çocukların etrafında oynamalarına ses çıkarmayıp, bundan memnun olduklarını hisseder gibiyim. Kuşların etrafında ötüp yer kapmalarına yine ses çıkarmayıp paylaşmayı öğrendiğini duyar gibiyim. Sonbahar mevsiminde yaprakların solmasına üzülüp, onlara merhamet etmesini görür gibiyim. Baltayla dallarından odun kesip sobada yakmamız sonucu, bizlere iyilik etmesini bilir gibiyim.
Bu yüzden sen sen ol, dünyada bir dikili ağacın olsun. Adım başı beton evlerle dolu olan sokaklarımızda, bir tek ağaca hasret kaldık çünkü.
Bir türkü tutturursun, hani eski köy düğünlerinden kalma, ama fark etmezsin ki o türkü evrenin ta kendisidir. “Yıldız akar, gölge düşer; bir ağaç büyür, yaprak döner” diye başlar, “bir insan ölür, bir nefes kalır” diye biter. İşte, insanın evrene yazdığı tam da bu: Nefesinle döktüğün o görünmeyen nakış. Her nefes, her söz bir iz bırakır.
Tebrikler
Ne diyordun Nazım Hikmet 70'inde bile mesela zeytin dikeceksin...
Anlamlı deneme için teşekkürler. Kutlarım..
Bu deneme yazım, günün yazısı seçildiği için seçki kuruluna ve beğenen, okuyan şair dostlara teşekkür ederim. İyi ki varsınız. Hayırlı hafta sonları diliyorum.