Ağlamak Ve Gözyaşı
"Mezomorto Hüseyin Paşa,Osmanlı Donanmasının 1691 ile 1701 yılları arasında Kaptan-Deryası'dır.Hüseyin Paşa'ya Mezomorto lakabı Venedik'lilerle yaptığı savaşta ağır yaralanıp,ölümün kıyısından tekrar hayata döndüğü için dönemin Venedik'lileri tarafından Latince de 'yarı ölü' anlamına gelmesinden dolayı verilmiştir.
Mezomorta Hüseyin Paşa seferden döndüğünde hanımı Hanife Hatun, Hüseyin Paşayı kapıda karşılar.Hanife Hatun,Paşa seferde iken bir yandan paşasına dualarını ederken,onun yokluğunda hasretinden ve özleminden dolayı ardından gözyaşı döker ama bu gözyaşlarını 'gözyaşı şişe"sinde biriktirirmiş.Paşası,biricik aşkı kapı eşiğinde iken onun ayaklarına ve basacağı eşiğe döker.Hüseyin Paşa'da kıyamaz eşiğe basmaya ve elinden gözyaşı şişesini alıp bir kaç damla Hanife Hatun'un yanağına damlatır ve yanağında süzülen damlaları dudakları ile alır ve kocaman sarılır.Kendi gözyaşlarını gizleyerek Hanife Hatun'un kulağına şunları fısıldar:Allah senin hasretini bana bir daha göstereceğine şu damlaya muhtaç bıraksın,razıyım, der."
Günümüzde bu gözyaşı şişeleri olmadığı gibi dökülen gözyaşları da kâğıt mendillerle buruşturulup atılıveriyor ulu orta her bir yana!
Ağlamak, insanın gizemlerini en saf hali ile ortaya döken en temel yönlerinden biridir! Sahi neden ağlarız?
Bazen kelimler yetmez, ağlarız. Bazen kelimler fazla gelir, ağlarız. Bazen güç yetmez olur, ağlarız. Bazen de güç fazla gelir, kaldıramaz olur, ağlarız. Dünya'ya gözümüzü açar ağlarız, kaparız aynı gözleri. Geride bıraktığımız gözler bize bakar, ağlar...
İnsan dışında ağlayan canlı var mıdır? Ağlamak ve ağlamanın ölçütü gözyaşıdır! Dökülen gözyaşları ne kadar fazla ise o kadar çok ağlamış oluruz...
Bilim insanları, ağlamanın ve gözyaşı dökmenin insanın ruhsal sağlığına olumlu etkileri olduğunu savunadursunlar,ağlama zorluğu yaşayanların da sağlıklı bir ruhsal yapıda olmadığında hemfikir oldukları da söylenebilir!Ayrıca dökülen gözyaşlarının gözlerimiz için müthiş bir temizleme ve kendi içindeki özel kimyasallardan dolayı mikroplardan arındırma yönünden de en iyi yapay ilaçlardan milyonlarca kez daha etkili olduğunu söylemektedirler..Geçmiş dönem insanları da ağlamakla açılmayı eş değer görmüşlerdir!..Açılmaktan kasıt;öyle sanıyorum ki bir nevi arınma ve temizlenme olarak görülebilir!..
Peki, ağlamak ve gözyaşı dökmek acaba bir nevi 'emniyet sibobu' mu? Şayet öyle ise, hangi doğumlara ve ölümlere bir nevi merhem olabilmiş ya da hangi yükü hafifletebilmiş veya hangi yükü ağırlaştırabilmiştir? Ölümü arzulayacak kadar tarifsiz acılar çeken bir insana dökülen gözyaşı ile onlarca yıl mutluluğu paylaşmak ve çoğaltmak adına yapılan evlilik törenlerinde dökülen gözyaşları arasındaki belirleyici olan ayraç hangisidir? Görmüş olduğu ve sonsuza dek süreceğini sandığı şiddet için dökülen gözyaşı ile biraz sonra bitmesinden içten içe korktuğu sonsuza dek süreceğine inandığı o mutluluk için dökülen gözyaşı arasındaki o tarifsiz paradoksal durum hangisidir?
İnsan olarak ağlamak en zayıf noktamız mıdır? Yoksa en güçlü olduğumuz yönümüz müdür? Kutsal Kitaplarda ağlamakla alakalı birçok ayet olduğu gibi bunun daha fazlasını insan hangi dine mensup olursa olsun var olan ulviyete ulviyetler de katarak gösterme gayretleri de içerisinde oldukları söylenebilir! Örneğin, bir peygamber ve sahabe hayatından kesitler anlatılırken aynileştirme yöntemi ile onlarlaymışçasına gözyaşı dökülebildiği gibi onlara olan özlemi ve kavuşmayı bu yolla başarabileceğine inandıklarından dolayı ağlama duvarlarında olabildiğince hıçkırıklara boğulunabiliniyor!
Gözyaşlarının gerçeği, sahicisi olduğu gibi sahtesi de olabiliyor. Ama sonuç değişmiyor. Gözyaşı gözden süzüldüğü sürece gözyaşı olarak adlandırılıyor. Ya içe akıtıldığı söylenilen gözyaşları...
Çocukluğumda hatırlıyorum bir ağacın dalı yassılaştığında, üzerinde oluk oluk izler oluştuğunda o dal için bu dalda "bülbül ağlamış" derlerdi. Doğruluk değeri elbette yoktur ama ilkbaharın sonunda görülen bu olay çok mistik bir hayalin dalda oluşan tezahüründen başka bir şey değildir, denilebilir...
Ağlamanın kendisi bir acı mıdır yoksa bir mutluluk mudur? Peygamberler ve tüm seçilmişlerin bile gözyaşı döktüğü düşünüldüğünde acaba Yüce Tanrı kendisinden olanı kendisine bu yolla mı dönüştürüyor?
Seçici Kurul'a çok teşekkür ediyorum..Sağ olsunlar..Var olsunlar..Saygılarımla..:-)
Çoğu zaman gözyaşı sahte değilde gerçek ise yüreği alabildiğine yıkar temizler. Çoğu insan gözlemlemiştir ağlaması bittikten sonra biraz ferahlar, sıkıntısını atar. Gözyaşının rengi yoktur nerede akarsa aksın. İster bir müslüman, ister yahudi, ister hristiyan, isterse ateist akıtısın. Bilinen bir anekdottur. ''Sen doğduğunda hepimiz gülüyorduk sen ağlıyordun, öyle bir hayat sür ki, öldüğün zaman sen gülüyor ol, biz hepimiz ardından ağlayalım.'' Güzel bir denemeydi kutlarım Dursun bey...👍
Ahmet Bey,her zamanki gibi güzel ve yerinde duyarlılığınız ve ümitlendirici yorumunuz beni bir kez daha mutlu etti..Sağ olun ,var olun..Saygılarımla..