Ağlayan Portre
Züleyha'yı düşte gördüm ağlıyordu. Garipsedim bu yanılgı çehresini, kör çığlıklar bile susmuştu; Züleyha ağlıyordu. Bir yangından çıkmıştı belki susuzluğa kanıyordu. Oysa gözyaşları vardı yanaklarında, oysa ağlıyordu düşümdeydi Züleyha. Bütün pencereleri kapatmıştı zindana yaren olmaktı niyeti. Kimsesizlik düşlerde bile onu terketmedi. Sandıklar dolusu umudu tüketip düşlere gizlenmişti, ağlıyordu durmadan. Cevapsız bir soruydu Züleyha, Eylül bakışlı bir amâ. Düşlerde ağlıyor, düşlere aldanıyordu. Çorak bir yüreğe düşmüştü bir yaz gecesi hatıralar kabuk altı kanayan bir yaranın bilmem kaçıncı senesi. Yıllar geçip giderken düşlerin tek gerçeğiydi Züleyha.
Düşte gördüm ağlıyordu Züleyha, bir martı kanadıydı gözleri sulara doymuyordu. Gün gibi aklımda Züleyha ağlıyordu. Beyaz bir sevdaya karalar giydirip sevdayı toprağa adıyordu. Matemi vardı yorgun omuzlarında, belki bu yüzden ağlıyordu Züleyha. Kan kızıllığında gözleri uçurumlara dalıyordu. Düşümdeydi, ellerimi bırakıyordu. Sorgusuz bir kaçağın suç mahallinde duruşuydu Züleyha. Kimseye cevabı yoktu kaçışları dönüp dolaşıp aynı yere uğruyordu. Düşümde Züleyha vardı ve ağlıyordu. Kırıp camı çerçeveyi hıncını alamıyordu. İçine atıp bütün kederleri geçmişe yol alıyordu, duraklar hep Eylül'dü, Züleyha hazan. Mutluluk gidiyordu gözlerine uğramadan.
Bir akşam gökyüzüne ahlar salıyordu, bu yüzden bütün bulutlar kızıllığı tadıyor, Züleyha ağlıyordu. Yolculuklar yaşamış yollardan ayrılmıştı. Sabah esintisi saçları toprağı öpüp, Züleyha'dan ayrılmıştı. Kim bilir daha ağlamadığı kaç acı yaşamıştı. Düşümde Züleyha vardı ağlayan bir kadın! Gözleri nemli bir buluttu, hüznünün adını koyamadım. Kapanan bir kapının kilidiydi düşleri. Rüyaları çıkmaz bir sokağın adresi. Bulup buluşturup ödünç umutlar almıştı, ceplerinde çakıl taşları düşümde soluklanmıştı. Sonra kimseye sitem etmeden ağlamaya alışmıştı. Bu yüzden Züleyha düşümde ağlamıştı. Kimler vardı yırtılmaya yüz tutmuş günlüğünde kimlerin adını karalamıştı? Kime sevda yanığı bir yürek adamıştı? Ahları gökyüzünden yağmur yağmur süzülüp hangi duvarlara çarpmıştı. Bugün düşte gördüm Züleyha ağlamıştı. Gitmelerin acısı dost bakışlı bir düşman kiniydi belki. Bu yağmalanmış yaşam kader değildi ve kim bilir daha kimler gitmelerin ardına düşüp yollar tüketecekti. Şimdi düşlerde ağlamak vardı sokak çocuğu masumiyetiyle, şimdi düşlerde gizlenmek vardı Züleyha'nın kimliğiyle.
Kimliksiz bir yaşamdı aslında Züleyha. Düşümde bile kapanmayan bir yara. Büyüttüğü rüyalar bile yalandı aslında. Hangi aynaya baksa yüzüne nefretler çarpıyordu. Hangi denize aksa susuzluğu tadıyordu ve bugün düşümde Züleyha ağlıyordu. Sitemler yoktu gözyaşlarında hakkını sormuyordu yaşanmadan tükenen yıllarından. Hasretle bakmaya kalacaktı geçen Eylül'ler ardından. Her şey bitmişti çoktan ve unutmalar başlamıştı buruk hatıralardan. Bir lokma ekmeğe sürülecek katığı yoktu zamanın. Hiçbir an umudu takıp koluna geçmeyecekti hayatından. Bu yüzden duramazdı ağlamadan.
Umudun geleceğe gizlendiğini bilmez gibiydi. Gözyaşları biraz dinse belki baharı görecekti. Ama Eylül'lere saplanıp kalan bir hüznün anatomisini benimsemişti. Bir kez baksa gözlerime bütün gerçekleri söyleyecektim, kelimeler salacaktım gökyüzüne ve anlacaktı anlamını yücelttiği birçok cümlenin ne kadar sıradanlaştığını. Belki dünlerden kopup düşlerden ayrılacaktı, belki kelimelerime umut bağlayacaktı. Ama düşümde bir mahkumdu ve ağlıyordu Züleyha. Demir parmaklıklar, tel örgüler, yüksek duvarlar, dar koridorlar yoktu; hüzün gama vurmuş Züleyha ağlıyordu. Geceler uzayıp gidiyor, gündüzler düşüme uğramıyordu. Alacakaranlıktan beri aynı resim vardı gözlerimde. Ağlayan bir kadın... Vefasız bir gündüz müydü beklediğim; gün doğmuyordu. Sonra uzattım ellerimi gözyaşlarını silmekti niyetim. Ellerim gözlerinden geçip, gözyaşlarına değmeden gidiyordu. Tekrarlar başladı sonra... Ama nafile bu yalnız ıslak bir düştü ve Züleyha öylece ağlayacak; ben düşümü ırmak ırmak içime akıtacaktım. O ağlayacak; ben sevdanın rengini anlayacaktım. O ağlayacak ben Yusuf'u arayacaktım. O ağlayacak; ben katıksız gözyaşı tadacaktım.
Bu yüzden bugün düşte gördüm Züleyha ağlıyordu. Yadırgadım bu yanılgı çehresini. Artık unutamam Züleyha'nın gerçeğini. Züleyha ağlayan bir kadındı aslında, tek heceli bir mısra. Geceleri hastane koridorlarını arşınlayan bir hasta...
Sussun artık bütün çığlıklar Züleyha ağlıyor, yar diye Eylül'e yanmalar Eylül kalmalar bitsin. Bir seher vakti düşleri yırtıp kulak pasımı silsin kahkahalar. Dinsin artık gözyaşları Züleyha ağlamasın. Hiç dostum yok mu benim birisi gelip beni ıslak düşten kurtarsın.