Aile üyelerinin etkileşimi

Etkileşimi insanların birbirlerine olan tesirleri olarak tanımlamıştık.
Bunda yola çıkarak yaşam boyunca aile üyelerinin birbirlerini nasıl etkiledikleri önemlidir.
Aile içi etkileşim süreci doğum öncesi süreçten başlayıp ölüm anlarımıza kadar süren uzun bir tesirleşme eylemidir.
Anne-baba tutumları etkileşim sürecinde önemlidir.
Çocukların zihinsel,duygusal ve davranışsal gelişimlerinde etkilidir.
Çocukların ahlak gelişiminde anne-baba tutumları önemlidir.
Ana_baba tutumları
Baskıcı tutum
Aşırı hoşgörülü tutum
Dengesiz ve kararsız tutum
İlgisiz tutum
Demokratik tutum
Ana baba tutumları bir bakıma aile tipleri olarakta düşünülebilir.
Ana_baba tutumlarının oluşmasında çocuğun yaşı,cinsiyeti, ana_babanın ekonomik durumu yetişme biçimleri gibi birçok faktör vardır.
Tüm bu faktörlere yaşadığımız kültür ve bireyselsel farklılıklarımızda eklenince aile içi etkileşim sürekli devam eden bir öğrenme sürecidir.
Aslında hayatın her anının yeni bir öğrenme sürecidir.
Bu hem de çoğu kez farkına varmadan hiçbir çaba harcamadan yapılan öğrenmelerdir.
Özellikle anne-babaların hayatlarının her saniyesinde çocuklarını nasıl etkilediklerinin farkında olarak kendilerine birer harita çıkarmaları gerekmektedir.
Kendi öncelik ve tercihlerinizin özelliklede din anlamında çocuklarınız tarafından benimsenmesini istiyorsanız;
anne ve babalar olarak çok iyi pazarlamacı olmanız gerekmektedir.
İslam da bunu kavram olarak karşılığı davet ve tebliğdir.
Eğer davet ve tebliğde yanlış metotlar uygular isek bu çocuklarımızın hem dünyalarına hem de ahiretlerine mal olacaktır.
Bu etkileşim süreçleri şu alt başlıklarda incelenecektir:
*Baba-anne etkileşimi
*Anne-çocuk etkileşimi
*Baba-çocuk etkileşimi
*Çocuk-çocuk etkileşimi
*Baba-anne etkileşimi:Ülkemizde genelde baba-anne ilişkisinde eşiyle eşit etkileşim yapıyor görünümü olan erkeğin baskın olduğu aileler çoğunluktadır.
Bu ailelerde her şey normal gibi görünür ama arka planda nelerin olduğu meçhuldür.
Erkeğin baskın olduğu ailelerde kadın ve çocukların fazla alternatifi yoktur ,var olanlarla yetinmek zorundadır.
Eş ya da çocuklara çevre tarafından sunulan alternatifler eşin ve çocukların ayakları yere basmadığı ve kendilerine olan güvenleri zamanla tükendiği için uygulanamaz.
Başta bir vazgeçiş mevcuttur.
Allah'ın huzurunda üstünlüğün ancak takva ile olduğu bir dine inanan bizler için
baba-anne-çocuk üçgeninde sağlıksız iletişim ve etkileşimlerimizin olması noktasında kendi adıma Allah (CC)'tan affedilmeyi dilemekten başka yapabileceğim bir şey gelmiyor aklıma.
Bununla birlikte tevekkül kavramına sıkı sıkı sarılarak tedbirler üzerine kafa yormaya devam edecek olursak.
Allah'ın bizlere her zaman yardımcı olacağına aklımıza ve gönlümüze ferahlık vereceğine inanıyorum.
Baba-anne ilişkisinde geri iletişimi olmayan tek yönlü iletişim Türkiye de çok rastlanan bir olgudur.
Allah'a inanan insanlar olarak
'kulun kulla olan ilişkisinde karşılıklı muhabbet var olmadığı sürece saltanatın hüküm sürmesi kaçınılmazdır.'
Daha önce bahsettiğimiz gibi 'öncelikli tercihimizin ahiret' ise anne-baba ilişkisi samimiyetle insan-insan ilişkiye dönüşecektir.
Sen ve ben değil BİZ
Kadın ve erkek anlaşmazlığının temel nedenlerinden biride kadın ve erkeğin 'biz' yaşantısını benimsememeleri içinde bulundukları duruma uygun rolü oynamamaları hayatta almaları gereken yeri almamaları şeklinde özetlenebilir.
Evlilik hayatında 'sen' ve 'ben' farklılıkları korunarak 'biz' davranış kalıplarının geliştirilmesi hedeflenmelidir
.Bu yapılamadığı takdirde sen ve ben kopar.
Evlilikte insan-insana ilişki ve biz ön planda olmalı bu iki kavram her iki tarafında önceliği olmalı sadece taraflardan birinin 'biz' için çalışması problemleri çözmez.
Hatta tek yönlü 'biz' çalışmaları zamanla dayanılmaz ve çekilmez olduğu anlarda patlamalar olur.
Ayrıca evlilik öncesi alışkanlık,saplantı ve takıntılarında geçimsizliğe sebep olduğu bilinen bir gerçektir.
Eşlerin biz olma yolunda yürürken sen ve ben'e ait olan takıntı, saplantı ve alışkanlıkları da terbiye etme çabası içine girmelidir.
Eşler arası gerginlik genelde eşin eve geldiği sırada ortaya çıkar.
Erkek eve yorgun ve sinirli geldiğinde zaten kadın günlük koşuşturmanın sıkıntısını çekiyordur.
Ve akşam saati belki de incir çekirdeğini doldurmayacak şeylerden kavga çıkabilecektir.
Bu gerginlik durumlarında yapılacak çözümler her evde ailede değişik olmakla birlikte karşılıklı iyi niyet ve anlayış kilittir.
İyi niyet ve anlayış aile bireylerinde tükenmedi ise işimiz biraz daha kolaydır.
İyi niyet ve anlayış daha önce yaşadığımız iletişim yaşamları ve birikimleri üzerine oluşan kavramlardır.
O yüzden eşlerin birbirlerine karşı kırıcı ve sert olmaları kolaylaşmaktadır.
Evliliğin ilk gününden itibaren eşler birbirinden farklı ama bütün gibi davranmayı becerebilirlerse problem büyük ölçüde aşılacaktır.
Kadınlar ve erkekler aralarındaki iletişimde genelde tatlı sözlerin kullanılmadığından yakınırlar.
Bu bir anlamda sevgi dillerinin farklılığından kaynaklanmaktadır.
Dillerin farklı olması problem olarak görünmesine rağmen asıl problem farklı sevgi dillerinin karşılıklı öğrenilmesi konusunda çaba harcanmamasıdır.
Eğer mutlu ve huzurlu bir hayat istiyorsak her zaman gelişim ve değişime açık olmalıyız.
Yaşanan olayların eşler tarafından farklı anlaşılıp algılanması problemi bir bakıma zihinsel dünyamızın farklılığından kaynaklanmaktadır.
Zihinsel dünyamızın farklığı kaçınılmazdır.
Çünkü hem kadın hem de erkek farklı ortamlardan gelerek aynı hayatı paylaşmaya karar vermişlerdir.
Her iki tarafında birbirlerine kendi doğrularını kabul ettirmek için uğraşmaması ile zihinsel farklılıklar aşılabilir.
Aynı amaç ve inanç birliğinde evliliğe karar vermiş isek mutlaka bir noktada buluşmamız gerecektir.
İlişkide duygularımızı korkmadan ve açık yüreklilikle ifade etmeliyiz.
Ama hiçbir zaman duygularımızı karşımızdakini su istimal edecek tarzda kullanmamalıyız.
Eşler arası ilişkide karşılıklı iyi niyet ve samimiyetle çözümler üretilmediği zaman evlilik bir kısır döngüye girmektedir.
Buna asla müsaade edilmemelidir.
Eşlerin evliliklerini 'biz' sürecine çekmek için aslında o kadar çok gözden çıkaramayacakları şeyler vardır ki oturup sağlıklı birey olarak düşünseler 'biz' olmak için birbirleriyle yarışacaklardır.
Şu ana kadar aile içi etkileşimde baba-anne etkileşimde eşlerin kadın ve erkek süreci rolleri üzerinde duruldu.
Birde baba-anne rolleri vardır.
Bunun üzerinde duracak olursak;
Aile üyelerinin özellikle baba ve annenin çocuklar ile etkileşiminde genel anlamda
anne-babanın beklentileri üzerine kurulur ve bir çok ailede bunlar tabudur,değil tartışmak konuşulamaz bile.
Bu beklentiler 'adam olmak' tabiri ile karşımıza çıkar.
Adam olmaktan kasıt çoğunlukla çocuğun anne-babanın beklentileri ne cevap verecek biçimde gelişmesidir.
Ailenin beklentileri doğrultusunda olmayan hiçbir çaba ve çalışma aile tarafından onay görmez.
Bazen baba ve anneler kendi endişe ve kaygılarını çocuklarının hayatlarına 'beklenti' ipoteği koyarak harcarlar.
Çoğumuz çocuğumuzun bizim beklentilerimizi gerçekleştirmek için bize verilmiş hediyeler olduğunu zannederiz.
Yarının endişe ve beklentileri ile uğraşırken bugünümüzü kaçırmamalıyız.
Bugünü yaşamak için geçmişin pişmanlıklarıyla da fazla uğraşmamalıyız ki aile içi etkileşim zedelenmesin.
Aile içinde eşler hem baba ve annedirler
Bununla birlikte kadın ve erkektirler.
Her iki rolü de sağlıklı bir şekilde taşımaları çocuğun iler ki yaşam dönemleri için gereklidir.
Çoğumuzun hayatında ilerde evleneceğimizi inatla söylediğimiz dayımız, eniştemiz, teyzemiz, halamız,yengemiz olmuştur.
Onların halleri bizi o kadar etkilemiştir ki iler ki yaşamımızda onlar gibi eşler istemişizdir.
İşte bu noktada aile üyesi olarak ta birey olarak ta her an tetikte olmak durumundayız.
Huzurlu ve mutlu olabilmek için tüm fertlerin karşılıklı çaba harcaması gerekmektedir.
Müslüman kimliğinde bunu yapmak daha da önemlidir.
Çünkü ahiret azıklarından bir tanesidir:
Kul hakkı
Ailede önemli olan ortak çaba ve emektir.
Bir tarafın emeği sonuca gitmede yeterli gelmemektedir.
*Anne-çocuk etkileşim:Çocuk gelişim evreleri bölümünde yeterince ve sağlıklı bir şekilde değinildiği için tekrar ayrıntılara girilmeyecektir.
Anne-çocuk etkileşiminde anne ve çocuğun birbirlerine aşk ve muhabbetle yaklaşacak sınırsız alternatifleri vardır.
*Baba-çocuk etkileşimi:Çocuk eğitiminde ve insan eğitiminde baba filmin baş erkek oyuncusu olmasına rağmen çoğu kez ihmal edilen yada para makinesi olarak filme tabiri caizse figüran olarak katılmayı tercih eden birey olarak kalmaktadır.
Özellikle 0-6 yaş döneminde çocuğun cinsiyeti ne olursa olsun babanın çocuğa manevi anlamda emek harcaması olmazsa olmaz şarttır.
0-6 yaş çocuklarına yada büyüklere pratik hayatta 'baba nedir?' diye sorulsa ilginç cevaplar alınacaktır.
Maalesef yaşam tarzımızda baba genelde evin polisi ya da gardiyanını oynar.
Bazen gerçekten böyledir,
Bazen de böyle olmayan babalar bile annenin zorlaması ile bu şekilde davranmaya itilmektedir.
(Akşam baban gelsin görürsün! Tehditleri ile büyüyen çocuğun babası çok iyi bir insan olsa bile baba için korkulacak bir nesne olarak anılmak zorunda kalır.Genelde de babalar buna karşı çıkmazlar her ne hikmetse.)
Annelerin disiplin ve otorite kurma konusunda güçlük çektiği aile ortamlarında babalar özellikle otorite ve gücü temsil eden kimliklere dönüşürler.
Bu aslında babalara yapılan büyük bir haksızlıktır.
Çoğu kez gün içinde evde olup bitenden haberi olmayan baba üstüne yüklenen bu vazife ile çocukları ile kuracağı sağlıklı ilişkiden mahrum kalır.
Gücü ve otoriteyi babaya yüklemeyen baba ile çocukların sağlıklı ilişkiler kurması için babayı yönlendirmeye çocukları cesaretlendirmeye çalışan bazı anneler ise ;
Beylerin
'daha erken şu an vaktim yok ilerde ilgilenirim çocuklarımla vakit geçiririm'
mesajları ile karşılaşır.
Babanın vaktinin olduğu çocuğu ile vakit geçirmek için çaba harcadığı zaman ise genelde iş işten geçmiş olur.
Çünkü çocuk artık büyümüştür. Şimdi de çocuğun vakti yoktur.
Zaten çocuğun vakti olsa bile gerektiğinde kendisine emek harcamayan babaya çocuk vakit ve emek harcamaktan kaçınacaktır
Pratik yaşantımızda maalesef baba-çocuk ilişkisi bu kısır döngü içinde devam eder gider.
Genellikle aileleler de babalar 'birer kahraman yada rezilin tekidir.'
Fiziksel olarak var olup ta kabul edilmez davranışlar sergileyen babaların çocukları genelde özdeşleşme konusunda zorluk çekerler yada olduğu gibi babalarını kopyalarlar.
Babanın özellikle çocuğuna zaman ayırması çocuğun hem erkeklik rolünü hem de babalık rolünü öğrenmesini kolaylaştıracaktır.
Babanın babalık rolünü başarılı bir şekilde uygulaması kız çocuğunun iler ki yıllarda erkeklerle özelliklede eşiyle ilişkisinde mihenk taşı olacaktır.
Etrafımıza şöyle bir göz gezdirdiğimizde babaların çoğunlukla gazetelerden, arabalardan, televizyonlardan ,futbol maçlarından,işlerinden,kahvelerinden,derslerinden kurulu bir dünyası vardır.
Ailelerine ve çocuklarına ayıracakları vakit genelde yok gibidir.
Hatta sorun veya problem olduğunda dahi pek ortalarda görünmezler ya da otorite olarak bulunurlar.
Problem onların problemi değildir sanki.
İstisnalar tabi ki vardır ama biz istisnalardan değil pratikten söz ediyoruz.
Çocukların gelişim evrelerinde gerçek insan yüzleri ile var olamayan babalar çocukların kimliklerinin oluşmasında kargaşa ve kaygıya neden olurlar.
Kaygı ve kargaşayı dışarıdaki insanlar anlamasın diye çoğu kez çocuk saldırgan davranışlara yönelir.
Babaların çocuklarına öğrettikleri şey dinlememek,problemlere uzak kalmak yada bulaşmamak,yakın markajlı ilişkiden uzak kalmak bunu ne adına yaptıklarının çoğu kez farkında dahi değillerdir.
Baba ile yakın ilişki kuramayan çocuklar buradaki açlıklarını anne ile doyurmaya çalışırlar.
Buda genellikle anneye bağımlı kişiliklerin yetişmesine yol açar.
Babanın aile içindeki görevlerini üstlenmemesi ve kaçınması çocuk için endişe verici bir durumdur.
Aile güven verici bir kurumdur.
Babanın görevlerini ifa etmemesi bir bakıma ailenin güven verici ortamının bozulması demek olmaktadır.
Aile içinde anne ve babanın üzerine düşenleri üstlenerek herkesin kendi sahasında başarılı olabileceğini örnekleyerek çocuğa göstermek durumundayız.
İslam ailenin reisliğini erkeğe verirken bununla birlikte ailenin idaresi ve diğer maddi ihtiyaçlarının sağlanmasını da erkeğe yüklemiştir.
İslam'ın aile reisliğine öngördüğü manevi vazife ise idaresi altındakilerin dünya ve ahiret saadetine erişmelerini kolaylaştıracak biçimde davranmaktır.
İşte burada karşımıza çıkan 'dünya ve ahiret saadetini kolaylaştıracak biçimde davranmak' kavramı baba-çocuk ilişkisinin can damarını oluşturmaktadır.
Aile idaresinde baba yumuşak davranmalıdır.
Hz. Peygamber(sav) 'Sizin hayırlınız aile etrafına hayırlı olandır. Ben ehlime karşı hayırlılıkta sizin hayırlınızım' buyurmaktadır.
Aile reisinin yol göstericilik yaparken çocuğa sevgi ve mücadeleyi de öğretmelidir.
Sevgiye mani olan unsur korkudur
Çocuğun duygularını hırpalamadan ona dünya ve ahiret saadetinin yolunu gösteren olmalıdır BABA.
Türkiye de baba çocuk ilişkisinde anne aracı olur.
Eğer babadan bir şey istenecekse anneye söylenir.
Anne bu isteği babaya iletir.
Baba ise o anki ruh durumuna binaen ya hemen cevap verir yada daha sonra bazen hiç cevaba bile gerek duymaya bilir.
Babanın otoritesinden ve kendisinden çekinildiği için istekler babanın görmez tarafından yararlanılarak halledilir.
Bu da çocuğun iler ki dönemlerde münafıkça davranmasına yol açabilir.
Bu yüzden babalar bir an önce silkinmeli ve üzerlerindeki uyuşukluğu bir kenara fırlatarak baba-çocuk ilişkisine sahip çıkmalıdırlar.
Baba-çocuk ilişkisinin sağlıklı bir şekilde yaşam tarzımıza yerleşmesi konusunda neler yapılabilir.
Tüm babalar ve çocuklar için özel 'nev'i şahsına mahsus' reçetelerin çıkartılması anlamına gelmemekle birlikte şunlara dikkat etmek yaralı olacaktır:
*Baba ailede hiç kimse tarafından korku unsuru haline getirilmemeli
*Babanın kendini ulaşılmaz tek güç olarak görmemesi
*Çocuğun önemsenmesi
*Babanın çocuğa zaman ayırması hatta çocuğunda bazen konuşmak dertleşmek için randevu olması bile hoş olabilir
*Allah'ın babalık rolünü bize bir imtihan için verdiğinin asla unutulmaması

Çocuk-çocuk etkileşimi: Çocukların birbiri ile olan ilişkisinde söylenecek birçok şey olmakla birlikte anne ve babanın aile içinde sergiledikleri tavır kardeşlerin ilişkisine de yansıyacaktır.
Birbirlerine sıcak ve dengeli davranan anne ve babaların çocukları aralarındaki problemleri daha kolay halledeceklerdir.
Çocuk-çocuk ilişkisinde en çok karşımıza çıkan kardeş kıskançlığıdır.
Ve bu dünyanın en normal duygularından biridir olması da gereklidir.
Kardeşlerin birbirini kıskanmaması anormaldir.
Burada önemli olan kıskançlığın davranış boyutunda neler olduğudur.
Davranışsal boyutta kardeşler birbirlerine zarar vermiyor bu noktada kendilerini terbiye edebiliyorlarsa bizim eğitim noktasında başarılı olduğumuz bir gerçektir.
Aslında kardeş kıskançlığını bir örnekle açıklayacak olursak ;
'Akşam eşiniz eve geliyor hanım bugün düşündüm taşındım sen ile tek başına bu hayat gitmiyor seninle birlikte başka bir kadınla birlikte daha yaşamaya karar verdim.Hatta bu hanımla aynı odayı paylaşmanız gerekiyor'
dese sanırım duygunuzun ne olacağı yada tepki davranışınız üzerinde fikir üretmeye gerek var mı ?
İşte aslında çocuklar için kardeş bir bakıma anne ve babayı paylaşmak zorunda oldukları kumalardır.
Çocuk-çocuk ilişkisinde adaleti gözetmek, duyguları ifadelendirip,davranışları terbiye etmeği çocuklarımıza öğretmek anne ve babanın ortak sorumluğunda verilmesi gereken değerlerdir.

17 Eylül 2010 14-15 dakika 3 denemesi var.
Yorumlar (1)
  • 14 yıl önce

    Bu güzel paylaşım için elinize sağlık ellerin dert görmesin şair dost.. Sağlıklı bir aile birliği için harika bilgilere teşekkürler.. Kalemin daim olsun, bu gibi güzel öğretici ve anlamlı yazıların devamını bekliyoruz 👍👍

    Saygılar...🙂