Aiti Eştirme 12

12] Ama etnikliğin, halk sahipliğine dek aiti oluşlarından ötürü, hep sürüp gitmektedirler. Bu tür etnik ve halkçı belirmelerin yeri, daima halk alanınızdırlar. Etniklik toplum içinde, gerici uyumsuzluklarınız olur. Etniklik, iyon davranışlarını gösterir. Etniklik, izafiyet teorisini, ya da kuantum fiziğini veya nano teknolojiler gibi karmaşıkça bağıntılı, karmaşık bilişti olacak, bilişim atraksiyonları içerisinde, kendisini olgu aştırıp, geliştirip, içselleştirip, yaşamını ve dünyaya bakışını dahi gerçekleştiremeyen bir sosyal yapılar öznelliğidirler. Etniklik, yeni kültür var oluşlarını sağlayamayan, toplumlara göre, toplumların içinde zavallılıkların gerici alıştırılmaları içindeki, travma tik çekim alanı olmaya, hep devam edecektir.

Etniklik; bugünkü toplumsal yapılara göre, sorumluluk, yükümlülük toplumsal görev mantıkları ve toplumsal kazanımları gelişmemiş, sosyal halkçı yapılardır. Her an istismara açık, kullanılmaya hazır, ÖDEVCİ sosyal yapılardır. Güncel evrensel, uygarlıklardan ziyade, töreci sosyal öğrenmeleri baskın şekilde aktaran, şartlanmış sosyal kimlikçi olmanın ötesinde, evrensel hasletleri bilmez olan kalıpçı sosyal yapılardır.

Etniklik; toplumsal sorumlulukla olmayan bir sosyal var olma biçimdir. Ne sağlığa dek, ne kültürel, ne eğitimsel, ne topluma beceri ve formasyon kazandırılmaları, ortaya çıkaramaz. Topluma sal yararlılık sorumluluğu pek duyulmayan alandır. Feodalce, beşeri edimlere göre biçim edilmiş, ilklerdir. Bunların ufukları; egoizm üzerine olan, bir kişiler arkası olma mantığıdır. Hastalıkla, yelle, selle, afetle, savaşla, gelen ölüm ve telefleri eski dönemlerden beri nüfus çoğalması ile karşılayan kuluçkalık yapılardır. Evlattan istikbale değin, sigorta sistemi olaraktan yararlanma gibiden tamamen ilkel dönem düzlemine denk düşme anlayışlı, kırım mantığına göre çoğalma güdülü, bir sosyal çevredirler.

Günümüzdeki kimi etnik yapılar Dünya üzerinde Afrika, Avustralya ve Okyanusya adaları gibi yerlerde Dünya'dan kopuk izole çevre şartlarda kalmış, teknoloji kullanımı şimdiye göre sıfır olan, sosyal birliktirler. Bunların benzerleri de birçokları da toplumlar içinde, aynı düzlemde olmasalar da, belli karakterleri taşıyarak, sürüp gitmektedirler. Etnik yapılar toplumlar içinde iç barışın tehdidi olan gerici birlikler olmaktadırlar.

Etnik yapılar kavmiyetçiliğin dışında bilinçli, çağdaş olmayan; ne anne ne baba oluşlarıyla, güncelliğin sorumluluğunu kavrayamayışlardır. Kimi anne baba sorumluluğunu ve Dünya konjonktürünü yeni nesle aktarmaktan ötürü biçare olan, neredeyse topluluklar düzeyindedirler. 10-20 çocuk yapabildiği için övünen, adeta sosyal görevleri, kuluçka oluşla belirlenmiş gibi insanların köreltildiği, insanların ödevce olaraktan sömürüldüğü, sosyal, dini ve gizli totem salışımdı, yapıdırlar, bu türcü etnik yapılar.

Etnik yapılar, kendi halkçı sorunlarını topluma mal ederek az gelişmemiş toplumların olumsuz, ağır bir fren koşuludurlar. Etnik yapılar, siyaseten de emperyalizmin yumuşak karın kaşıma alanlarından bir tanesidirler. Öznelce kısır siyasetler de bu konuda akıl almaz hataları yaparaktan, seçilmeleri kazanabilmeleri pahasına bu etnikçi feodal kalıntı durumu, hem korurlar, hem de bu durumu hamasetten, en olmaz durumlara dek kaşırlar!

Etnik sistemlere değin, sosyal, siyasal savunmalar günümüze dek ve günümüzde ne kadar ideal ve paha yapılırsa yapılsındı. Tarihin akış seyri bu oluşmayı ortaya çıkardığı andan itibaren, bu yapıyı kullanmıştı. Her durum gibi bunu da aşmaya, etniği toplumcu alan içinde geriletmeye başlamıştı. Çünkü etnik yapı toplumun bir nesnesi değildi.

Toplumsal girişmelerin başlangıcında sosyal birliklerin yan yanaşığı gibi bir durum olarak konumlanmıştı. Toplumsal ve sosyal yapının ilerleyen süreçlerinde gerekli olumlu yansıma ve geliştirme skalasını ortaya koyduktan sonra, daha ilerleyen süreçlerde çatışmacı olumsuz yanına değin işlemesiyle, aiti olmadığı duruma aykırı etkinliğe başlamıştı.

Sistematik dinlerin bir ödevi de etnik yapıları mevcut yapı ile kaynaştırmaktı. Dinler hem etnik yapılardan motifler alacaktan onları kendi yanına çekip, kendisini (dini) benimsenir ve zengin ve daha bir kapsamlı kılmıştı. Hem de, etnik yapıların başatlığını, bir Tanrı'nın alemlere dek (Dünya'ya dek) yaratıcılığında; sosyalce(yaratılışa dek aynılıktı) eşitlikle ve bir Tanrı'ya kulluk bağlamında, bu kaynaştırmayı başarmıştı. Etnik varlık bu kez de dinler içinde mezhep olacakla patlamıştı.

Bu tür etnik ayrımcılıkların, olmayacak absürtlüklerin, hayal ve umudu içindedirler. Örneğin, bugünkü toplumun tüm aksaklıklarına rağmen ve bir toplumun gelişmesi içinde olmaması gereken kimi kör bakışlarına rağmen; günümüz toplumları, eski dönemlerin etnikçi yapıları içinde hiçbir etnik yapıda olamayacak denli, insani yaşamının kullanımına değin olanları, derece derece, pek çok sağlatışları yapıya kazandırmıştırlar. Söz gelimi, tarihinin geçmiş dönemleri, kendi insanlarına; bugünkü gibi gelişme düzeyine denk düşen, yüksek değerde ekonomik kullanımlarını, kültürel kolaylıklarını ve insanlarının can mal güvenliğine değin sağlayışlarını, sürekli ve tam olaraktan kazandıramamıştır.

Ve yine, etnik yapılar insanların; geçim, sağlık, demokrasi, bilim gibi standart yaşama olgularını dahi asgariden sağlayamamıştırlar. Ve yine insanların, geleceğe değin kaygılarından kurtaran, sigorta gibi güvencesizliğin kaygısını veren koşullarına dek olumsuzlukların ortadan kaldırılmasını sağlayamamıştı. Asrısaadet dönemine değin anlatılanlar; dinsel etnikliğin öngörüsünü yüküm eden, hayalce özlemci bir ütopik anılıştır. Ve kişi insanların kendi bilmezliklerini, toplumsal işleyişe katılamayan eseflerini demokrasi ve fikri özgürlüğü diyerekten; etnikçi, sosyal kültürcü olmanın, aczine düşmektedirler.
Sürecek

23 Ekim 2010 5-6 dakika 1084 denemesi var.
Yorumlar