Aiti Eştirme 28

28] Böylece yeni yeni toplumsal aidiyetlikler var edilip, yok ediliyordu. Erken dönemlerde, ilk oğul baba toplumuna verildiğinde, miras hukuku çözülemiyordu. Bu nedenle ilk oğul hep dölsüz olurdu. İlk oğul kısırda kılınıyordu. Sünnet bu kısırlaştırmanın aşılması için yapılır bir uygulama gibi düşünülmektedir.

İlk ittifaklar için yapılan sözleşmeler daima akılda kalıcı, etkileyici, unutulmayan, bu yüzden de sadakati pekiştirilen şölen ve kutlamalardı. Bu törenler esnasında insan ve hayvan kurbanların kanı bir kaba akıtılır, bu kan (dem) karşılıklı olarak, kaplar içinde içilip, içmeler sonunda kaplar yere atılarak kırılırdı.

Bu türcü şekilde ritüeller vardı. Bu tür sembolik ritüel törenler de bir kardeşleşme aidiyet ilişki bağıntısı sürdürülürken, giderekten, bu tür törenlerde, kan içilmemesinin, insan eti yenmemesinin de insan kurbanına son verilmesi içinde uygulamaların son kez ve çok şiddetli bir uygulaması yapılacaktı (Nuh tufanı gibi).

Bu tür şölenlerde böylesi vaz geçişlerin, kutsal kitaplardaki bildirimi şöyledir: Tanrı Nuh'a tufandan sonra şöyle der: 'Kan içmeyeceksin' Böylesi bir emirle, insan kurbanının lav edilişi, yine bir başka rivayetle halk nazarında bu adetten vaz geçilmenin gerekçeli anlama sembolizmi var edilecekti. Nuh bağ yapacaktı. Artık insan kanı yerine Nuh, şarap içecekti. Aslında Nuh sürgün yemiş, vaat olunan topraklara gitmişti.

Bunun içindir ki Nuh, üzüm şarap üretecekti. Artık bu tür kadeh kaldırmaların uzak geçmişteki anısı içinde toplumların bir düzenlenme şekli ittifaklar sembolizmi vardır. Bu sembolizmle kırmızı şarap, insanların, insan kanı içmelerinden, yavaştan yavaşa vaz geçildiğini, şifrelemektedir.

Gelişen uygarlaşma çabaları içinde, bu türden edimler yavaş yavaş; bol bol üzüm asması ile bağ yapan Nuh'la birlikte; mayalanmış içeceklerin, içilme kutsanması sembolizmine dönüşecekti. Hristiyanlığın kutsal şarabı İsa'nın kutsal kanı şekline dönüşecekti.

Ve bu uygulama giderekten de bir başka inanç içinde daha sonraları da şerbet içmelere varacak bir toplumsal dönüşme kültü olacaktı. Nuh olayı; bu eski aidiyetlik geleneğinin kalkmağa başladığının bir sembolüdür. Yani uzun süre uygulanmış olan kan içme törenleri, eski bir bağıntı şekli; yeni simge üzerinde dönüştürülüyordu.

Doğru bir ahlak, doğru bir yol, ya da en azında bilinir olan, gidilecek bir yol yoktu. Tüm bunlar ilişkilerin girişiminde kırpılmalar sonunda; öyle ya da böyle, biçimlenen var edişlerdir. Bir önceki var edişler, bir sonraki ile ahlaksız ve çağ dışı kılınışla yol ve tutum edinişlerle, bu güne ve bu günün uygarlık aşamasına, gelinmiştir.

Bunlar gibi yüzlerce aidiyetlime form ve formasyonları aşılacaktan zaman ve zeminin denk düşen güncellenmesi ile bugünkü aile yapısına gelindi. Ahlaki, hukuki yüzlerce tutum geliştirilip, terk edildi. Bunların kült inanç aşmaları için, her biri birbirine benzeyen ve ayrılan, disiplinlerle birlikte; pek çok mücadele edilir savaşları yaşandı. Sonuçta, her bir toplumsal değişme ile yaşananlar yine toplumcu ilişkilerin yeniden ve yeniden, düzenletilen bir ilişkilenmesi süreçleridir.

Kısacası, her ittifak; yeni tür sembol tutumların ve kutsallıkların girişimini, ortaya koyabilmiştirler. Bu türden aidiyet eştirilme girişmeleri arasında; kutsal toteme ait ortak atalardan tutun da, totem içi evliliği yasaklayacakla dış evliliklere değin, kan kardeşliğine değin süreçler, birçok yeni eylem selliklere doğru uzanmıştır.

İttifaklar, kurban etme ve kurban edilme ritüelleri ile karşılıklı kan içerek, kan kardeşlikleri, sütkardeşlikleri gibi birçok aiti eştirme biçimleri geliştirmişlerdir. Bunların uygulanmasına değin yol ve ahlaki tutumları da, bu uygulamaların işletilen, aksayan girişmeli çatışma içinde belirlenip, çıkartılmıştı.

Doğada hiç bir oluşum, kendisini tarif ederek oluşmaz. Oluşmalar çevren etkenlerin zoru ile devinerek girişir. Daha doğrusu oluşumlar için illa bir yöneltişi tarif gerekli ise, oluşmalar çevrenin arzları içinde girişebildiği her bir tepkimelerle, o oluşun tarifi olacaktır. Ancak bu bilinen öngörülen bir tarif değildir. Bunlarda tamamen rastlantısaldır. Tarifli oluşma, ancak sosyal ve toplumsal olayların, öznece insan faktörünce gerçekleşmesi ile olası olabilmektedir.

Bugün, birey kazançları olarak tüketilen, bağımsızlaşan, ekonomik yapı aidiyetliği, ön plândadır. Bu tür aitlik, kişiyi grup ve aşiretçi klan bağ aidiyetliklerinden ve ha keza büyük aile egemenliklerinden alıp götüren; küçük aile ölçekli bağsak birliklerinin samimiyetine indirgemiş durumdadır.

Buralardan da, bu tür ilişkilerden de, yani, kazancın veya ailelerin gelirlerinin çocuklara değin özel tasarrufla, eşyalarının edinilmesi, kullanım dokunulmazlığı serbestliğine doğru inilmektedir. Aile bireyleri sağlayışları giderek daha da bağımsız kılındıkça; aile içi ilişkiler dahi gidecekten aynı ilişkiyi paylaşamayan, anne; baba ve çocuklar yapısı olmaları, çok sık görülmektedir. Yani aile nüvesi de dağılma eğilimi göstermektedir.

Bu bağlamda nüveyi koruyabilmek için, sınırlı sayıda da olsa ortaya konan asitleştirilme içindeki çekim kılıcıların içinde, sadece anne ve babalık gibi, bir doğal geçişenle seçme ve tercih edilme şansı olmayan bir bağ üzerinde, bu bağıntılar tutulmaya çalışmaktadır. Ancak bu da pek yeterli olamamaktadır! Ailelerin, yani; anne, baba ve çocukların, karşılıklı ilişkindik paylaşılacakla bir ilişki var etmelerinin çekimliği gerekmektedir. Endüstri toplumlarındaki bu çözülme, bizdeki çözülmeye göre çok önce başlamıştır.

Aiti eşme; insanların, insanlığını üretmesinde, uygarlaşıp gelişmesinde, çok çok önemli; gerekli, bir var oluş alanlı çekekçe belirleniştirler. Ataerki toplumlardan, günümüze dek evirilen yapılaştırmaların en etkin yoludur bu. Somutlayışı vardır. Bilinir oluşun, kararlılıkla yol alınışların; bir gerektirmesidir.

Sürecek

27 Kasım 2010 5-6 dakika 1084 denemesi var.
Yorumlar