Aiti Eştirme 36

36] Eğer kişi kendinizi öyle hissediyorsanız, kişi ve halk yaşamınız içinde kendinizi istediğiniz kadar öyle hissedebilirsiniz. Etnikçi hissedişle kişilerin topluma sağlayacakları ne bir sorumlulukları vardır, ne de bir işlevleri vardır. Ekmek pişiriyorsanız, doktorluk yapıyorsanız, gemi yüzdürüp, uçağı uçuruyorsanız, bir bilgiyi, nano teknolojiye çeviriyorsanız, vatan için toplumunuz için ölüyorsanız, başkasını sömürüp, sömürülüyorsanız, bunun etnik oluşunuzla, kendi hissinizle pek bir alakası yoktur.

Madem farklı aidiyetler özgürlüktür! Neden inançsal aidiyet eştirmeler, İnanırlarına farklılığı değil de, bir örneklemeyi güzel ahlak diye gösterirler? Çünkü olgu ve olaylarla hem geçici oluşla aynı kalmak, hem de değişmek zorundasınız. Ve inanç girişmesi toplumsak değildir. İnançların kendi doğası da, bir iç örnekliği gerektirir. Siz bir aidiyet içinde bulunur iken, başka bir aidiyet ilişkisi içinde olanların size, benim gibi düşün; dememesi adına, yani sizin dışınızdan olana diğer inançlara dek örneklenmemek adına da; kendi özgürlüğünüzü öne sürerek (iç kararlı durum), farklı olanı savunur oluyorsunuz!

Aslında girişen davranışlar böyledir, hem tekleşmek isterler, hem ayrı ayrı yol alırlar. Bu işin doğasıdır. Toplumda üretim yapan bireyin kendisini öyle ya da böyle hissetmesinin hiçbir önemi yoktur. Bir elektriğin, bir otomobil motorunun davranışı, Dünya'nın her yerinde aynıdır. Dünya'nın her yerinde uzmanlar, benzer arızalara benzer yaklaşırlar. Sizin mesleğinize göre kendi, emek uzmanlığınız farklı olacaktır. Değilse aynı meslek uzmanlarının kendilerini halkçı anlamda, nasıl hissettiklerinin, inalca farklı oluşlarının hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Bunlar toplumun emek alanlarında istenir de değildir.

Oysa sosyal aidiyet eştirme insanı bir frekans kanala iliştirme ve bir osilasyonla (iliştirme kalıplarıyla) belirleme işidir. İnsanların sosyalce farklı aidiyeti tutumları (farklı frekanslar karışması), birbiri ile tabucu nedenlerle giriştirilmeyeceğinden, bu öznelce sosyal çatışmacı iç dirençler, bir birine fren oluşla birbirini sönümledirler.

Ya da birisi, birine; parazit yapar. Bu bir özgürleşme davranışı değildir. Çünkü inançlar değişmeme üzerinedirler. İşi berbat eden yer de burasıdır. Bundandır ki halk içi etnikçi farklar bilmeme; sapla samanı karıştırma işidir. Bu tür girişemeyen durumların çatışmaları içinde ne olabilir?

Girişemeyen durumlar karşısında, artık seçicilik ve süzme işi (özgürlükler) kalkar. Frekans kayar, iletişim; iletişime olmaktan; belli tutumu ve osilasyonları- ortaya koymaktan çıkar. Bu; istikrarlı bir varlığın, istikralı bir düşüncenin, bir açıklık taşıyan tutumun, sınırlılık ilkesine de aykırıdır. Saltık oluş yoktur. Gelişme komplekstir, sınırlı, farklılıklarınız olmadan beliremezsiniz. Akın varlığı ile kara oluşunuz bellidir.

Başlangıçtaki sosyal birliklerde, bir başka grup ya da etnik birlikle iç içe girişmeyen, bir örnekti izole tekil oluşlar içindeki etnikti oluşum zorunlu ve esastı. Burada davranışlar sağlayıştılar ve savunmalar hep toptan algı üzerine olduğundan tikel özgürlük ve tikel gelişme en minimal olmak durumundaydı. Yani yoktu.

İttifakı girişmelerse etnik birlikler girişmeleri olmakla birlikte, birey emeğine doğru giden özgürlükle bir bağımsızlıktı, bağıl içinde girişmelerdir. Elbette tekil sınırlılık bir anda başka olanağa (özgürlüğe) kapalı olmayı da kendiliğinden belirler. Her tekildi ve tümeldi olan tanımlığa karışma, her müdahale; sistemin kararlılığını da, sistemin referansını da ortadan kaldırır.

Bir olgu olay, ya da sistem kendi iç şartları içinde, dışın etkisi ile girişebilir bir giriştiriciyi taşır olduğunda, dışın müdahalesini karşılayıp, dışın etkilerine cevaplar verebilir olunca, dışla girişir. Bu da sosyal kaostur. Sosyal yapılar bu değişme ile değişmeme arasında gidiş gelişti bağıntıyı bilememekten dolayı çatışır.

Her duruma dek olguların, kendilerine dek istisnalarının da, bir ileri ya da geri yönce gelişmeli olacağı unutulmamalıdır. Süreçler karmaşıktır. Yalın değildir. Özgürlükler, girişmeli davranışların senkronize olmasında ortaya çıkar. Değilse o toplumsak sistemle girişmeli olmayan yalın sübjektifliği, bir kişinin özelde kendisini öyle hisseder oluşunu, özgürlüktür diyecek yamuklukla, kişisel sosyalce yaklaşımları toplumsak olanla giriştirmeye götürmek, açıkça kalkışmadır.

Yalın olmayan, girişmeli ve kendi ilişkin alan devinmeli tutum olaylar kaotik gidiş gelişti, kompleks ilişkiler girişmesidirler. Öyle ise aidiyetler ittifakı olamayacak mı? Aidiyetler bu farklı oluşla, bu sınırlı oluşa göre; yeniye açık olmayacaklar mı?

Elbette aidiyetler ittifakı olacaktı. Kendi içinde serbest, dışında; bağıntılı kesikli sınırlı olacaktı. Bir inancı ibadetin ya da kendisini öyle hissediş, kendi oluşma alanı devinmesi içinde istediği gibidir. Kendi alanı dışında, başka devinme alanları ile girişemez olacağından dışta sınırlanır.

Ya da bir inanç veya kendisini öyle hissediş, dışa kendi egemenliğini dayatır çatışmacı olacağından kendisine de dıştan aynı nedenli etkiler geleceğinden, kendisinden ötürü; kendine yönelik diğer etkilere kapalı olacaktır. Kendi iç ilişkisi bu dış etkiyi kaldıramaz.

Yine sosyal öznel girişmeler, kendi dışında sınırlı serbest olacakla, kendi içindeyse kesikli sınırlı olmak zorundadır. Kendi içinde serbest olan bir kendisini öyle hissediş, etnikti, inalca davranışlar dış sosyal ya da toplumsak girişmelerde tutum aşılamayan geçici bir sınırlanma olacaktır. Kendi sosyal alan özeline döndüğünde bu öznelce tutumu serbest ve aktif olacaktır.

Başka deyişle kendi özelinde nefret ettiği dokunulması tabu olan kırmızı renkti tutumu, toplum girişmesinde tabu olmaktan çıkacaktır. Kırmızı renge yaklaşımı, kırmızı rengin inancı oluşuyla değil, kırmızı rengin işlevselliği ile olacaktır. Kırmızı renk kumanda düğmesine basmak zorundadır. Giymediği kırmızı giysiyi, kendi alanı dışında, söz gelimi takım forması olacakla giyecek, bir sarı ya da kırmızı renkli hapı veya ilacı içecektir. Böylece kendi dışında girişmeli kolektifi toplumsak alan devinmeli girişmelerde yine o alanlarla bağıntılı sınırlı serbest davranış içinde olacaktır.

Yine kendi içinde serbest olan, sosyal aidiyeti etnikçi tutum olan kendi anlamaların ya da ortaklaşa anlama gruplarına değin olacaklarla, düğüne dek iç seremonileri hissettiği gibi yapacaktırlar. Her hissetmenin bir uzanabileceği ilişki uzay zaman alanı vardır.

Zaten ötesine istese de uzanamaz. Bu varlığın, tüm olay ve olguların da, sınırı ve şekilsek biçimidir. Düğün dışındaki sosyal ilişkileri rahatsız edecek boyutlu olmayacak denli, düğün serbestliği kendi dışında sınırlı olmak, kendi içinde serbest olmak zorundadır. Olan zaten oluyordu. Önemli olan, olamayanların girişmedikten olmasının uzlaşısını çıkarmaktı. Olamayacakların uzlaşması, şartların dayattığı bir durumdu. Tarih boyunca da olmuştur.

Sürecek

13 Aralık 2010 6-7 dakika 1084 denemesi var.
Yorumlar