Aiti Eştirme 4
4] İşte dıştaki bu sosyal gücün sağlayıcı etkisine duyulan ihtiyaçtan, kendisini bu sosyal var oluşun içine katmanın belirimi başlamıştı. Üstelikte insanın, iki bağıntılı; iç-dış düzlemini, uzlaştırıp giriştiriyordu. Bunlardan birisi, dışarıdaki; kendi dışındaki, sağlayışlar güç birliği olan, sosyal düzlem idi. Diğeri de kendi biyolojik düzlemidir. İçselindeki olan, en temel ihtiyacı olan, enerjiyi dönüştürme düzlemidir.
İnsanın yalnızlık duygusu tedirgin edicidir. Sağlayışlarını yapan insanın yalnızlık perişanlığı vardır. İnsanı sosyalce birliğe ve aiti tutum alışlara eğilim eşecek olan yönelişti baskılardan birisi de yalnızlık duygusunun tedirginliğidir. Bir yere ait olma çek imlemesi, birleşmeye ait oma, sürüye ait olma, sosyal birliğe ait olma, topluma ait olma gibi toplumun organ eli olacak devinimle gelişti. Ruhsal yücelimle de; Bir çekimliğe; bir ata soya; bir tabu ve toteme; bir ilaha ve giderekten de; Tanrı'ya ait olmaya değin gelişmiştir.
İnsanlar böylesine icbarı davranışı karşılamak zorunda olmanın nedeni olan güçle davrandılar. Bu davranışlarındaki temel ihtiyaçların karşılanması için giriştiren derin güç, otorite olan güç, sosyal nesnel güçle birleşip; totem gücü diye yansıdı. Gereksinimlerinin eğilimi, totem güçle çekim ilişti. Bu, insan eğilimlerinin yoğunluk birikilmesine dek somut kılınır lığının; ete kemiğe bürünür hali olacaktı.
İnsanlar, artık bir olduruşlar girdabındaydı. Ve öyle davranmak ve öyle var olmak zorunda olacaktı. Tüm macera, bu eksene oturmak zorunda idi. Bakış bu eksenin açısında olacaktı. Yol alış büyük oranda, bu eksene hizmet eder oluşla; dışsal bir bağıntı olacaktı. Dini, inancı, toplumunun öznel yanı, sömürüsü, hep bu içsel benci var oluşuyla gelişecekti. Dışında da bu benci var oluşu karşılayan kalıpçı, sosyal oluşun ikili çelişmeleri; olayları ve ihtiyacın sağlanmasında girişilecek kuralları belirleyecektiler.
İnsanın iç derinliklerde duyduğu arkaik zamanı ve dışa değin nesnel olanın insanda dönüşen ve yansıyan kısımları soyut ve ruhsaldı. İkili girişme şüphenin ve deneyin kaynağı da olacaktı; aklın kontrolsüz gelişmesine uymanın da kaynağı olacaktı. Her iki halde de somut yarar gözetiliyordu. Bu kurallar çok kez, kendinden öncenin deneyidir. Daha açıkçası bilinmez olanın bilinir olmasıdır. Bu deneyimin, sözlü (anlatım) çekimi, sözün saygınlaşması edimi (totemi), dokunulmazlığı oldu. Yerel ve çevreseldi.
Kendinden, dış çevrimli, kendine etkimeli bir güç aktarımı idi. Kendi içinde en temel düzlemde var bulunan davrandırıcı güç, kişinin dışına taşar. Taşkınlar, kişinin dışında, ihtiyacın karşılanmasına dek (sağlanması) giriştirmelerine tutuşur. Kişilerle iş oluşturma paylaşımı yaparlar. Totem otorite güç buyurur vs. Tüm bunlar; iç yatkınlığın kişiler dışında, sağlayışlar için dolaştırılmasıdırlar. Dışarıda bir takım bağıl dönüşümlere uğrayarak bir ihtiyaç karşılanması yapan eylem, geri kişiye karşılanmış olaraktan yansır(döner).
İçteki güç, dışarıya bir birikimle çıkardı. Tekil sağlayışlar da yapabilir. Yani bu tekil yararlı bireysel deney olgular da, tüm sosyal birliğe yansırdı. Sosyal birliğe yansıyan olgu, sosyal birliğin yaptırım gücü olaraktan, tüm birlik üyelerine ve o tecrübeyi geliştirene dahi, tekrardan sosyolojinin gücü olarak, bir zorunlu yaptırım olarak, yine kişinin kendisine yansırdır. Bu birikimler tek tek bireyin algısına göre çok daha büyüktüler. Ve olgusal olaraktan, etkin bir güçtüler de.
İşte dıştaki bu büyük, mana sal sosyal güç; iç dış uyumluluk ve sağlayışlar adına bir temin şekli olarak, kişiler de bu etkiyi benimsediler. İçselleştirdiler. Olumlu olanın, sosyal tasvibin içine alınması ve saygı ile taklidine koy ulunması, kişinin ilgi konusu oldu. Aiti eşme (aidiyetlime, ilişkilim, ilişkilenme) arkaik zamanla ve ana karnında ve ana kucağında başlar.
Özel anlamda da aidiyet, giderek çeşitli nedenlerle, sınıfsal egemenliğin at koşturması ile değişmelere uğrayacaktır. Giderekten, karşı güçle değişememenin de, muhafaza etmenin de sosyal yapılar içinde biati oldu. Statükonun kamuflajı ile boyun eğişin, sorgulamaz oluş, biat kültürüne dönüştürülmüştür. Bu anlamda yeni olan her şey, bu eski biçim alışmalara uymadığı için, bidat sayılacaktı. Kutsal ve saygın totem kültün, çek imsel aidiyet anlayışı; zamanla sınıflı, dinsel, inançların otorite biatine bürünmüştür.
4-Biat kültürüyle şunlar hâkim kılınmıştır. Dinsel grup ve tarikatların çekimine biat edilmiştir. Egemen kral, ya da meliklerin egemenliği altına girmenin biatine dönüşmüştür. Gelenek ve göreneğin yeni değişmeler karşısında direnen, buna göre daha da baskıcısı olan, dar bölgeli, kapalılık direnç eşme, aidiyeti olan, törenin karşı konulmaz biatine dönüşmüştür.
Biatin sosyal olum laması, içe dönüktür. Dışa ve topluma yansımaz. Yansırsa da birlik kararlılık gibi tek düze soyut oluşu yansır. Ya da toplumsal bir huzursuzluğun basiretsiz yöneticiler tarafından uyutmaca hamaset söylemleriyle bastırılmasına sebep olur. Bu tür toplumların demokrasi kültürü sorunlu ve daima dumura uğramıştır. Şiddet ve egemenliğin bastırılışının yansıması olarak şekillenir.
Örneğin bir krala, bir padişaha biat, dışarıya karşı kargaşadan uzaklığın huzuru gibi olumlu yansıtılırsa da, aldatıcıdır. Temsili sıfat kazanmış erk gücüne, sizin adınıza biat edenlerin, kendi egemenlerinin çıkar biatidir bu. Egemenlerin gözetimini sağlandığı sürece bir biattir. Hep yeni egemenlerle, yeni biatler kısır döngüsü tekrarlanacaktır. Demokrasinin gelişememesidir bu. Oysa Roma'da, Atina'da toplumsal otorite, demokrasi ile değişebilme, gelişebilme, yeniye ayak uydurma birlik ve değişken olanları ortaya koyabilmiştir.
Sürecek