Aiti Eştirme 6
6] Bir aczin, bir geri oluşun bir yetersizliğin, bir egemenliğin, insanları biat ettirerek üzerinin örtülmesidir de. Aynı zamanda da, biati kültür, hepten kötü olur bir araçça kullanılır da değildir. Örneğin; biat bir anlık doğru olan, deneyci olan uygulamanın çabuk, zaman yitirilmesine meydan bırakılmadan, uygulanmasına değin olan tecrübeler bilgisidir de.
Elbet bu tecrübelerden yararlanılır. Ancak Çinlilerin deyişi ile yine de; "Bir musibet, bin nasihatten yeğdir." Bunun içindir ki demokrasiler vardır. Bunun içindir ki çeşitli bilgi deney ve değer verişlerin; yani dengelerin bir arada gözetilerekten, denge edilmelerine değin, ilişkilenmesi söz konusudur.
Değilse; biatteki gibi dengelerin itaatçe bastırılışlarla kaynaklı, patlama şiddetlerine yol vermesi açmazı değildir. Biat sürekli doğru olsa idi, zaman akmazdı. Doğru olmadığı için zaman akar. Değilse biatle her şeyin durup, neredeyse sükûn bulması lazımdı. Biatin yaşamsallığı, anlık sosyal olaylarla, çeteci yapılanmalarla belirip kaybolan, bir grup çıkarcı aidiyetler birliğidir. Biat, toplumsal bir ilke ve toplumsal araç aşmalara dek olanın bir birliği değildirler.
Şimdi bunları kısa açınımlarla belirleyelim. İnsanların köleci düzendeki, köleleri itaat ettirme kült biçimleri, her yeni toplumsal ilişkiler değişmesi karşısında, biati gerekli kılmış biate bağlı olmamanın faturası olarak anlaşılmıştır. Biat ortaya yeni durumlar çıkaran bir kullanım değildirler. Zaten biatle yeni durumu ortaya çıkarabildiğiniz sürece, yapılaşmalarınız sağlıklı olacaktır.
Biatte, sadece boyun eğmenin söz verilmesi ilkesinin cazibe (çekici) oluşu vardır. Yeni durumlarda da egemenler işini, biatçe inanç kültü gayretiyle sürdürmek istemektedirler. Biat, sosyal birliklerin öyle pek bir değişmeler ön görmeksizin kendi kendisine çek enlik (çekimlik)alanı oluşturma araç aşmasıdır. Oysa toplumsal olan, kendi kendine cazibe oluşma çek enliğiyse, sürekli yeni ilişkilerin oluşması, yeni ilişkilere göre yeni düzen eşmenin yapılmasına değin olmanın fikri mantığıdır.
Aslında biat kültü ölümü göstererek insanları sıtmaya razı etme becerisidir. Ancak bu zamana göre biraz daha günceli akli eştirmiştir. Somut bazı yararlarından ötürü, sütten ağzı yanan insanların kolayca kabullerine de, gelmiştir. Ya da biatteki kaba birlik gücün baskılarıyla, esirler biate zorunlu kılınmışlardır. Köleliğin itaati kontrolü; alttan alta sürdürülmüştür. "Sen benden (babandan) daha iyi mi bileceksin " denişi, köleyi, köleci itaate zorlar bir mantık olmanın ötesinde bir şey değildir. Yani köleci düzendeki ilişkisel itaatin yok oluşunu; yeni olan feodal düzende, biraz farklı biçimiyle süren, yeni inançların biati ilen de geliştirilen, bir itaat kültürüdür.
Sömürü; her değişmede; araç yol ve yöntemlerini değiştirerek kendisini, sürekli var kılan bir virital (virüs değin) istismardırlar. Bu tür yaklaşımlar, bin bir surata bürünerek toplumsal huzursuzlukları yıllarca, bir tür pansuman sargılar içinde tutmuştur. İnanç kaynaklı, aidiyetçe sömürüler de, son tahlilde elde edilen ekonomik çıkarlar ve zevksen (zevk sel)yaşantı aşmalar yoluyla, biatçe sömürü sağlayışları, kişi ya da zümrelerin sınıfsal bir özelliği olmaktan öteye gitmemiştirler.
Çünkü bu türden kült aidiyetleri, az az belirecek olan toplum bilincini de çok çok ileriye ötelemişlerdir.
'Siz mi iyisini bilirsiniz, yoksa biz mi!' denen yerde, akıl işletme, akıl erdirme ve olguları anlayabilme girişmesi uzun erimde biter. Buradaki soru, düşünmeye yönelik değil, inanmaya yönelik bir belirtiştir.
Aynı şekilde söz gelimi, bir Osmanlı şehzadesinin padişah olması içinde, saray ehlinin buna biat etmesi gerekiyordu. Bunlar sınıf egemenliğinin ve itaat ettirme otoritesinin zaman içindeki değişik uygulamalı varyasyonlarıdırlar.
Halk içinde de, aile içinde de, bu tür kült aidiyet yaklaşımının, olumlu geçici durumlarının yanı sırada; sürekli bir istismarı da vardır: "Sen ne anlarsın"; "senin aklın ermez" gibi soyut otoriter söylemli yaklaşımlarla, itaatçe olanı sağlamanızdır. Kendi bilgisizliğinizi, kendi cahilliğinizi, bir bilen edası ile otorite ve itaat kültürü yapma aymazlığınızdır. Biat edilen yerde, karşı düşünce hiç gelişemez, çünkü biat edilen tabulaşır! Biatte totem tabunun, başka yolla ihyasının meşruiyet eşilmesi vardır.
Örneğin "sen ne bilirsin" diyerek deneyimli olma üstünlüğünüzü ve gelenekçi meşruiyetinizi ortaya korken, oğul dölün, sizi de içeren, bir ilerilik içinde olacağı; sizin anlayış ve deneysel birikimli duygu ve sezgi keskinliğinizin gensel bir aktarımı olduğu gerçeği unutulur gibidir!
Böylesi aldatan sözlerle, olgularda ve olaylardaki bir eksikliğin ikame edilir olacağını ve kişinin bu eksikleri giderirlerken, daha bilgili olmanın yönelişleri içinde olacağını, yine ha keza, bilmez ve görmezden geliriz. Bu haleti ruhiye ilen biatlerin gelip geçici bir durum olduğu, hatırlanmaz bile. Mantıken hatırlansa da, uygulamada hiç hatırlanmaz.
Yine böylesi bir söylemler, ikiyüzlülüktür. Kişilerin de kısmi tecrübelerinin olabileceğini ve bu kişi deneyimlerinin keskinliğini, bizden daha iyi değerlendirebileceğini vs. gerçekliğini bilmezden gelmektir. ?Siz mi iyi bilirsiniz, yoksa biz mi?' türü başa kakma mantığı içinde, halkın uzun süreçler boyunca tutulur olmasıyla, halkın duyarsızlıklar içinde etkileşmesinde aklını dumura uğratmıştır.
Çünkü bu kişilere düşünmemeyi, ata soy inançlı kültün rehberliğinde olmayı ve sizin düşünmeniz yerine, düşünen bir kültün telkinidir. Hâlbuki bu biatçe bilirlik mantığa göre 'yoksa biz mi iyisini biliriz' denişle, atalarımızın Einstein'dan çok önce Einstein olmaları gerekmez miydi? Bilgiler pek pek önyargı taşımamalıdır, ya da taşıyacağı ön yargının da fevkinde olmalıdırlar.
Sürecek