Aklım Almıyor Yüreğim Kabul Etmiyor
Yok edebilsem kendimi...
Ne bahtiyar, ne kadar mutlu olurdum...
Daha fazla yer etmek istemiyorum bu dünya'da, daha fazla yer etsin istemiyorum içimdekiler.
İçimi çıkarıp atasım geliyor, çıkmıyor içim, içimdekiler benden daha çok içimde...
Buğulu cam'a değil, buğulu canım'a yazdım ben adını...Hiç silinmiyor, yüreğim yansa da adı'n aynı duruyor, gökyüzüne uçuşan buharlar uğramıyor, yanıklarım dokunmuyor adı'na...
Sen ve Ben; Biz olamadık, peki ya ne olacağız? Biz'sizlikten ne olur? Ne çıkar artık şansımıza?
Anlamadığım Dil'de, anlamadığım şarkılar dinlemek istiyorum. Anlamadığım şekilde kendimi bırakmak istiyorum anlamadığım kadar uzaklara. Tutup atmak istiyorum bu yüreği; 'Çok kullanıldı, artık kullanılamaz hale geldi' demek istiyorum...
Daha bir sürü şey söylemek istiyorum. Anlaşılmaz yerlerde, anlaşılmaz çığlıklar atmak istiyorum asla bir diğerine benzemeyen tizlerde... Kimsenin anlamadığı dil'de yakmak istiyorum ağıtımı. Kimse niye ağladığımı bilmesin istiyorum. Gözyaşlarıma da bulurum bir bahane.
Toz kaçtı derim,
Hastayım derim,
Ağrım var derim...
Aklım almıyor bu olanlara, yüreğim kabul etmiyor. Ben Ben yanılmış olamam.!.. Düşünceler aklımın tavanına çarpıp çarpıp, biraz da hasarlanıp geri geliyor. Yaralanıyorum düş'lerimden. Şimdi ben Sensiz mi nefes alacağım?
Alabilecek miyim?
Olmadığın şehirde, aldığım nefesleri yaşamaktan saymıyorken, şimdi Sensiz mi yaşayacağım? Hangi yürek kabul eder bunu? Hangi katı kurallar konulur yüreğimle aklım arasına?
Dönüp dolaşıp, hep eski şarkıların bitiminde buluyorum kendimi, sabaha karşı. Güneş doğmakla doğmamak arasında gidip gelirken, yaşadıklarımın acizliği çöktü üzerime ve aklım gidip geliyor gerçekle hayal arasında. İnanmak istemiyor yüreğim. Kabullenmiyor. Aklım almıyor. Yüreğim ağlıyor. Ağladıkça Sen aklanıyorsun. Doldurup poşete her şeyi hiç yaşanmamış yapsam, doldursam bir demir konteynirin içine. Kapağını tüm hırslarımla birlikte kapatsam. Açılmasa. Yaşanmamış olsa hepsi ! Ben uyanık olduğumu zannedip, uyuyor olsam aslında. Sadece kabus olsa.
Rüya bile derim yeter ki bunlar kâbus olsun.
Hayal derim.
Aklımın acizliği derim.
Yalan derim.
Yalan'larım !...
Ben yalanlamaya çalıştıkça, biliyorum yine gerçekleri taştan heykel gibi soğuk, cansız ve sert şekilde dikeceksin önüme!... Biliyorum ben yine yalanlamaya çalıştıklarımla kalacağım. Ellerimde soğukluğun kalacak yine !
Gittiğin kış günü'nden beri, hiç ısınamadı ellerim.
Yaşadığımız her şey camın buğusu kadar flu.
Bir tek yokluğun gün gibi karşımda.
Güneş'e inat ısınmayan ellerim gerçek....
Aklımın almama nedeni belki de soğuktan aklım donmuştur. Yüreğimi de Sana vermiştim en son. Söylesene dışarı çıkardın da içinden, Sen mi dondurdun onu da? Sokağa mı bıraktın yüreğimi? Kedi yürekliydim ama kedi değildi ki o.
Aklım almıyor,
Yüreğim kabul etmiyor bunu.
Bu Sensizliği,
Bu yalnızlık,
Bu boşluk,
Bu karanlık,
Bu soğuk,
Bu uyuşukluk,
Yok olmuş gibi(yim)
Ölü gibi...
(On Üç Nisan İki Bin On İki 10:00)